youtu.be/gdFVBaZ3EXo?si=...
İçimde bir şey kanıyor
Keskin bir vedanın yarası sızlıyor
Yüzümde bir şey soluyor
Aynı değil, umudun rengi kayboluyor
Kalbimde bir yerde bir orman yanıyor
Bıraktığın şarkılar sahipsiz susuyor
Şiirler hep dargın, dualar şifasız
Ömrüme mıhlanmış bir cümle
KÜL OLUR KALBİNDEKİ ZAMANLA
Bir bakışta değişir mi dünya?
Küreklenen yüzlerce kül rengi yara..
Kanadı ıslak, gözleri buğulu,
Sevmek yaş dolu ama, sevilmemek neyin yolu?
Marifet yalnız kalıp ölmemeyi bilmekse,
Bir celsede boşarım umudu..!
Aşk dedi, elin kan toplamaz dedi..
Tebeşir izleri kaldırımların feri gibi acemi,
Bir çift söz yeter, bir bakışlık canına ama,
Sessizce bekle gökyüzünün silinişini,
Çökecek şimdi sis, sen gülümsemeyi öğrenince..
Aldanmayacaksın, karasuların rengini,
Elindeki mum erir, eritir içindeki yangınları,
Değiştir yine dünyamı, değiştir elindeki bitmeden!
İbrahim ÇEKİN
Kara gökler kül rengi bulutlara kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
ÖLÜM FÜGÜ
Akşam vakitlerinde içmekteyiz sabahın kapkara sütünü
ve öğlenlerle sabahlarda bir de geceleri
hiç durmaksızın içmekteyiz, içmekteyiz
bir mezar kazıyoruz havada, rahat yatılıyor
Bir adam oturuyor evde yılanlarla oynayıp yazı yazan
hava karardığında Almanya’ya senin altın saçlarını yazıyor
Margarete
bunu yazıp evin önüne çıkıyor ve
"Bir bakışta değişir mi dünya?
Küreklenen yüzlerce kül rengi yara..
Kanadı ıslak, gözleri buğulu,
Sevmek yaş dolu ama, sevilmemek neyin yolu?"
İbrahim ÇEKİN
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında,
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa karışan noktasında
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık,
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
Bu gece yarısında iki kişi uyanık:
Biri benim, biri de uzayan kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku
Anladım ki, ikimiz birlikte gidelim istiyorsa, yaşamının bir dönemiyle ilgiyi kesmek için istiyordu. Ben de bu zamana dek yaşadığım kül rengi ve belirsiz yılları geride bırakıyordum.
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
görüyorum.Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
Önceleri pek farkına varılmaz. Günün birinde insanın canı artık hiçbir şey yapmak istemez Hiçbir şeyle ilgilenmez ve kurur gider. Üstelik bu isteksizlik geçici değildir, hatta giderek de artar. Günden güne, haftadan haftaya daha kötü olur. İnsan kendinden hoşlanmaz, sanki içi bomboştur ve dünyayla bağdaşamaz. Sonraları bu hisler de kalmaz ve hiçbir şey hissetmez olur. Bütün dünyaya yabancılaşmış ve hiç kimse onu artık ilgilendirmez olmuştur. Ne kızgınlık duyar ne de hayranlık Ne sevinmesini bilir ne de üzülmesini. Gülmeyi de ağlamayı da unutmuştur. Böyle bir insanın içi kaskatı kesilmiştir. Artık hiçbir şey ve hiçkimseyi sevemez. Bu durumda, artık hastanın iyileşmesine olanak yoktur.. Geriye dönüş kalmamıştır. Bomboş, kül rengi bir yüzle ve nefretle çevresine bakar, tıpkı duman adamlar gibi. Onlardan biri olup çıkmıştır. Hastalığın adına gelince buna ölümcül can sıkıntısı denir.
"Bu ne biçim bir hastalık?"
"Önceleri pek farkına varılmaz. Günün birinde insanın canı artık hiçbir şey yapmak istemez. Hiçbir şeyle ilgilenmez, kurur gider. Ve bu isteksizlik geçici değildir. Hatta giderek artar. Günden güne, haftadan haftaya daha kötü olur. Kendinden hoşlanmaz, içi bomboştur, dünyayla bağdaşamaz. Sonraları bu hisler de kalmaz, hiçbir şey hissetmez olur. Bütün dünyaya yabancılaşmıştır, kimse onu ilgilendirmez olmuştur. Ne kızgınlık duyar, ne hayranlık. Ne sevinmesini bilir, ne üzülmesini. Gülmeyi de, ağlamayı da unutmuştur. Böyle bir insanın içi kaskatı kesilir. Artık hiçbir şeyi, hiç kimseyi sevemez. Bu durumda, artık hastanın iyileşmesine olanak yoktur. Dönüş kalmamıştır. Bomboş, kül rengi bir yüzle, nefretle çevresine bakar, tıpkı duman adamlar gibi. Onlardan biri olup çıkmıştır. Hastalığın adına gelince, buna öldüren can sıkıntısı denir."
"Bakarken de mutlu olmaktır, ölü bir istemle, bencilliğin müdahalesi ve hırsı olmadan - tepeden tırnağa soğuk ve kül rengi bir beden, ama kendinden geçmiş ay gibi gözlerle!