_Işık bekliyor, fakat karanlığa sığınıyoruz. İncil _Karanlığa lanet etmektense, bir mum yakmalıyız. _Neyin doğru olduğu umurumuzda mı? Fark ediyor mu? _Gerçek bilgelik, sınırlarımızı bilmekte yatar _Can sıkıcı ve sevimsiz görünse de bilimsel yöntemin önemi, bilimsel bulgulardan çok daha büyüktür. _Edilgen taraf, baskın tarafın yanılsamalarına
Kült eser; ideale kavuşmak için ölümü mü BEKLEMEK gerek?
“Hep bir şeyler buluruz değil mi? Bize var olduğumuzu hissettirecek bir şeyler buluruz değil mi?
Sayfa 96
Reklam
Kitabı okudum, bitirdim ve okuyanların yorumlarına baktım. Herkes ayıla bayıla okumuş. Bu yorumları okuduktan sonra ben nerede yanlış yaptım diye kaç gün düşündüm. Herkes gibi ahh çok sevdim, benim için kült eser, çok sarsıldım diyeyim dedim ama olmuyor yazamadım. Nicholas Urfe, küçük bir Yunan adasına öğretmen olarak gider ve orada kendisini Maurice Conhis'in ( değişik bir adamdı, düzenbazdı sanırım) yarattığı psikolojik yanılsamaların içinde bulur. Roman yayımlandığı dönemde en çok satanlar listesine girmeyi başarmış. Sanırım çok sevilmiş. 1968 yılında Guy Green tarafından sinema filmine alınmış. Filmin senaryosunu da John Fowles yazmış. Film Mayorka adasında çekilmiş, uyarlama başarısız bulunmuş. Michael Caine, filmin içinde bulunduğu en kötü film olduğunu çünkü oradaki hiç kimsenin eserin ne hakkında olduğunu anlamadığını belirtmiş. Sanırım ben de filmde rol alsaydım aynı şeyi söylerdim. Yazarın Koleksiyoncu kitabını çok severek okumuştum. Fransız Teğmenin Kadını kitabını da çok okumak istiyordum ama artık istemiyorum. Birçok arkadaşımla birlikte okuduk. Arkadaşlarıma da eşlikleri ve topluca sevmediğimiz için çok teşekkür ediyorum:)
Ana tanrıça “Kybele” heykel ve kabartmalarında ve “Kybele” kült yerlerindeki betimlemelerde de küçük buluntulara paralel stil özellikleri görülür. Frigler'in baş tanrıça olarak kutsadıkları Kybele İ.Ö. Il. binde Hitit panteonunda “Kubaba” olarak yer almıştır. Bereketi, çoğalmayı temsil eden, genellikle yanlarında aslanla betimlenen anatanrıça daha sonra Frigler aracılığıyla Sardes üzerinden batı dünyasına, Hellenistik ve Roma çağlarına geçmiştir. Müzedeki Kybele heykel ve kabartmaları Boğazköy'de, Ankara ve Gordion'da bulunmuştur. Müzemizde bulunan bir diğer eser grubu ise Ankara civarında bulunmuş olan, Ankara taşından (andezit) işlenmiş kabartmalardır. Geç Hitit ve Asur sanatının etkisinin görüldüğü bu kabartmalar ortostad biçiminde yapılmış aslan, at, boğa, griffon ve sfenks kabartmalarıdır. Ve bu eser grubu Friglerin bir yandan Batı Anadolu, öte yandan Geç Asur ve Geç Hitit sanatından etkilendiklerini gösteren canlı örneklerdir.
George Orwell'ın masal anlatımıyla yazdığı bu ünlü ve mükemmel eseri, Stalin'i ve kapitalizmi eleştiren siyasi bir hiciv romanı ve sistem eleştirisidir. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara baş kaldırır ve yönetimi ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar önce önder olurlar, sonra devrimi yolundan saptırıp tüm yönetimi ele geçirirler ve daha acımasız bir diktatörlük kurarlar. Kitabın dili ağır değil, masal anlatımıyla yazıldığı için gayet akıcı, kısa sürede okuyup bitirilebilecek sürükleyici bir kitap. Herkesin okuması gereken, çok güzel mesajlar barındıran kült bir eser. "Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir."
Klaus Schmidt Göbekli Tepe’de her tarafa yayılmış “büyük yontma eser” parçalarını incelerken zihninde bunlar vardı. Schmidt kısa sürede “bu bölgenin sadece bir kısmında değil, tamamında megalitik yapıların inşa edildiğini” anladı. Bu yapıların işlevinin doğayla bağlantılı bir ritüel olduğunu düşündü. Hatta Göbekli Tepe’deki yapıların Çayönü ve Nevalı Çori’deki yapılarla aynı kült etkilerini yansıtacağını düşündü. Burayı yeterince incelediğine karar veren Schmidt, korkutucu bir sonuca vardı; eğer hemen oradan ayrılmazsa, hayatının geri kalanını orada geçirmesi gerekecekti. Ama kaderinde orada kalıp kendini bu sit alanında yürütülecek kazılara adamak varmış. Schmidt’in aldığı bu karardan dolayı ona minnettar olmamız gerekir, çünkü hemen sonrasında bu tepenin Gaziantep-Mardin arasında yapılacak yeni karayolunun inşası için taş ocağı ilan edilmek üzere olduğu ortaya çıktı ve bu karar ancak bu arkeolojik sit alanının öneminin keşfedilmesi üzerine feshedildi. Dolayısıyla bu kıvrak zekâlı Alman arkeologun müdahalesi olmasaydı, dünyanın en eski taş tapmağım görme imkânımız olmayacaktı.
Reklam