Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kumandan, muharebeye tutuştuğu anda, insan hayatını, kanı görünce başı dönen bir sivil politikacı gibi hesaplamaz.
Büyük kumandan Hz.Caferin şehadeti (Mute gazası)
Sancak-ı Şerif’i derhal Cafer bin Ebu Talib radıyallahü anh aldı. Hücumlar bu sefer onun üzerine yoğunlaştı. Hz. Cafer de yaralanmış olmasına rağmen aldırmadan çarpışırken, düşman askerlerinin ortasında tek başına kalıvermişti. Kurtuluş ümidi olmadığını görünce atından inip onun ayak sinirlerini kesti. Bu hareket, hem bineğinin düşman eline geçip Müslümanlar aleyhine kullanılmaması içindi hem de Hz. Cafer’in tek başına dahi olsa kaçmayı düşünmeyip sonuna kadar mücadele edeceği mesajını taşıyordu. Cafer radıyallahü teâlâ anh hazretleri son nefesine kadar çarpıştı. Önce sancağı tutan sağ eli kesilmiş, sonra sancağı aldığı sol eli de kesilmişti. En son, iki pazusuyla Sancak-ı Şerif’i sıkı sıkı göğsüne basmış olduğu hâlde şehit edildi. Hz. Cafer o esnada, otuz üç yahut kırk yaşlarındaydı.
Reklam
Kumandanlar ordusu
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), onlara öğle namazını kıldırdı ve akabinde şöyle buyurdu: “Cihada çıkacak olan sizlere, Zeyd bin Hârise kumandandır. Zeyd bin Hârise şehit olursa yerine, Cafer bin Ebu Talib ve o da şehit olursa, Abdullah bin Revâha geçsin. O da şehit olur ise Müslümanlar, içlerinden birini seçsinler.” Şu cümleler aslında sadece kumandan tayinini bildirmiyor, çok şey ifade ediyordu. Evvelâ, Resûlüllah Efendimiz bir orduya ilk defa üç kumandan tayin ediyordu. Bu sebeple Mûte Harbi, Ceyşü’l-Ümerâ (Kumandanlar Ordusu) ismiyle de anılır. Sonra, bu üç muhterem zat kuvvetle muhtemel şehit olacaklarını öğrenmiş oluyorlardı.
Genellikle büyük İslâmî şahsiyetler hayattayken yeri ve değeri bilinmez. Ancak onların değeri bu insanlar cennete çekip gittikten sonra bilinir. Abdullah Azzam'ın varlığını ve değerini her ne kadar o hayattayken bilsek bile asıl değeri şehadetinden sonra açığa çıkacaktır. Bunu şöyle bir misalle açıklayalım. Mesela; tarihteki seçkin şahsiyetler yazın doğan güneşe benzer. İnsan yazın sıcaklığından onun değerini bazen bilemez ve güneşin ısısından bıkar. Kış veya soğuklar geldiği zaman ya da güneş battığı zaman insan onun değerini anlar ve ona ihtiyaç duyar. Önder ve kumandan durumundaki İslâmî şahsiyetlerin değeri de genellikle ölümlerinden sonra ortaya çıkar ve o zaman bu boşluğu doldurmak İslâm ümmeti için çok zor olur. Biz, şehadeti, İslâm âlemi için zafer alametlerinden bir alamet ve şanlı asırlara dönüş alametlerinden bir alamet olarak görüyoruz. Tarihte şehitlerin varlığı ne zaman azalmışsa, İslâm ümmeti o zaman çökmeye yüz tutmuş, ne zaman ki kurbanlar takdim edilmiş ve şehitler kafilesi harekete geçirilmişse o zaman hayata ve şerefe dönüşün başlangıcı olmuştur. Bizler içimizdeki şehitlerin varlığını, başarıya ve zafere ulaşmanın bir alameti olarak görüyoruz. Abdullah Azzam'ın şehadeti gibi şehitlikler bizlere zaferin yakın olduğunu müjdeliyor. Bizler, Müslüman ve mücahid olarak hayata şehitlikle son vermeyi Cenab-ı Allah'tan temenni ediyoruz."
Mecliste 414 mebus bulunması lâzım geliyordu. Fakat çeşitli nedenler veya engeller yüzünden Meclisin açılışına ancak 115 mebus katılabilmişti. Daha sonra Ankara’ya gelebilenlerle bu sayı 380 mebusa yükseldi. Bu mebuslar, toplum içindeki durumları bakı­mından şöyle dağılıyordu: 115 Memur, Emekli, 61 Sarıklı Hoca, 51 Kumandan-Subay, 46 Çiftçi, 37 Tüccar, 29 Avukat 15 Doktor, 10 Aşiret Reisi, Ağa, 8 Tarikat Şeyhi, 6 Gazeteci, 2 Mühendis. 380 Yekûn
Sayfa 321Kitabı okudu
çin'e art arda darbeler inmeye başladı. çin sınırları en doğudan, en batıya kadar gök-türk akınlarına maruz kalıyordu. çoğu çin ordusu savaş meydanlarında ya tamamen imha ediliyor ya da perişan edilip geri kaçmaya zorlanıyordu. bir çok çinli kumandan dahi savaş meydanlarında öldürülmüştü. kutlug adeta geçmiş yılların intikamını alıyordu. çinlilerin moğol boyları ile bazı türk boyları ile kurdukları ittifak, tonyukuk'un zamanından önce harekete geçmesiyle ortadan kaldırıldı. çin'e toplam 46 defa akın yapılmıştı. çin tarihinin en parlak devleti sayılan t'ang hanedanı ağır yenilgilere uğratılmıştı
Reklam
Zengin olsun, fakir olsun, insan hasta oldu mu hekimin kapısını çalar. İşinin yürütülmesini isteyen herkes de yürütmesini bilene başvurur. Kumandan kalkıp, kendine gerçekten muhtaç olanlara: "Aman bırakın, kumanda edeyim" diye yalvarmaz.
Kibir kaç çeşittir ?
Kibir, kendini başkasından üstün görmektir. Yapıldığı yerlere göre üçe ayrılır: 1- Allahü teâlâya karşı kibirdir: Kibrin en kötüsü budur. Nemrud, Firavun böyle idi. İlahlık iddiasında bulundular. Bazı dinsizler de imanı, ibadeti, namaz kılmayı aşağılık, gericilik sanarak kibirlenirler. Allahü teâlâ buyuruyor ki: (Büyüklenerek bana ibadet
Atatürk'ün yaptığın en mühim iş, uyuyan bir milleti o derin uykudan uyandırmayı başarmasıdır. Atatürk, bir yeniden doğuş mucizesi yaratmıştır. Sadece bir politik lider, muzaffer bir kumandan ya da iyi bir reformcu veya bilim insanı değil aynı zamanda gerçek bir kahramandır.
Sayfa 184 - Tuhaf YayınlarıKitabı okudu
Japonlar neden tüfekleri terketti?
Ülkede samurai denen bir savaşçı sınıfı bulunuyordu, onlar için kılıç hem bir sınıf simgesiydi hem de sanat yapıtı (ve alt sınıflara boyun eğdirme aracı). Japon savaşları daha önceleri kılıçlı samurailer arasında teke tek çarpışmalar gerektiriyordu, samurailer er meydanına çıkar, törensel konuşmalar yapar, daha sonra zarafetle dövüşmekten gurur duyarlardı. Bu tür davranışlar hiç zarafeti falan düşünmeden tüfeklerin tetiğini çeken köylülerin önünde öldürücü olmaya başladı. Ayrıca tüfekler yabancıların icadıydı, 1600'den sonra Japonya'da yabancı olan her şey gibi hor görülmeye başlandı. Samurailerin denetimindeki yönetim tüfek üretimini birkaç kentle sınırlayarak işe başladı, sonra tüfek üretebilmek için hükümetten izin alma koşulunu getirdi, daha sonra yalnızca hükümet için tüfek üretecek olanlara üretim izni verdi, en sonunda da hükümetin tüfek siparişlerini azalttı, böylece Japonya neredeyse yeniden işler halde tüfeğin görülmediği bir ülke haline geldi. 1853'te diken diken toplarla dolu Amerika Birleşik Devletleri gemileriyle Kumandan Perry'nin ziyareti Japonları tüfek üretimine yeniden başlamalarının gerektiğine inandırıncaya kadar sürdü.
Reklam
Padişah onun maksada yönelen sözlerini ustalık­la keser. Olmadık bahislere dalar ve daima kendini düşünür. Hatta ondan, kendi emniyeti için teminat ister: — Ordunun kumandan ve zabıtanı, eminim seni çok severler. Bana teminat verir misin ki, onlardan bana bir fenalık gelmeyecektir?
Sayfa 347
240 syf.
·
Puan vermedi
Dünya tarihini okudum. Birçok hoca ve öğretmenle gö­rüştüm. Sürekli düşünüyorum ve öyle sanıyorum ki, yeryü­zündeki birçok millet hâlâ vahşilikten kurtulamamıştır. Yalnız bugünkü vahşilik başka şekilde oluyor. Başka milletlerin topraklarını işgal eden kumandanlardan niçin bu kadar saygıyla bahsedildiğini anlamıyorum. Büyük İskender, Anibal, Scipion, Cesar, Charlmange, Napoleon vedaha bunlar gibi binlerce kumandan, başka halkların top­raklarını işgal etmekten başka ne yapmışlardır? Gerçi bu işgaller sonucunda büyük devletler meydana ge­liyor; ama sayısız insan da sıkıntılardan ve açlıktan ölüyor. Milyonlarca insan cahil kalıyor. Her yerde ahlâksızlık, hırsız­lık, sefalet, sefahet, çatışmalar, toplumsal nefretler artıyor ve herkes kabalaşıyor. Baba serveti veya okul diplomaları sayesinde, halkın yu­varlandığı çürümüşlük ve yozluk bataklığından kurtulmuş ve sağlam zemine basabilmiş olanlardan hiçbiri, milyonlarca halktan birini bile, karanlıklardan kurtarmak için parmağını bile oynatmıyor. Bunlar cahil, sarhoş ve aç bir halktan oluş­muş büyük bir devletin, bataklıklar üstüne taşlardan yapılmış yüksek kalelerden farksız olduğunu bilmek istemiyorlar.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Beyaz Zambaklar ÜlkesindeGrigory Petrov · Akıl Çelen Kitaplar · 202198,8bin okunma
Evet, içinde bulundukları an, kritik bir andı. Öldürmek ve ölmek lâzımdı. Kumanda yerindeydi. Kumandan, işte böyle bir anda bu emri verebilen insandır.
Sayfa 245
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.