Birinin dudakları, birinin hayalleri, birinin aklı ölüvermişti. Ölmek basitti, çok basit. Bir sinek yahut bir kumru gibi basitçe ölebilirdi insanlar. Ama konuşmuyordu hiçbir eşya. İnsanlar öyle basit ve küçük ölürken, öldürürken, arkalarında taşınmaz acıların ayaklara dolandığı anıları miras bırakırken konuşmuyorlardı inatla.