Dinimizde, "îmân"dan sonra, en değerli ibadet "namaz"dır. Yani "Kelime-i Şehadet"ten sonra "namaz", İslam'ın "ikinci şartı"dır. Namaz kılmak, "imanın şartı" olmamakla birlikte, "namazın farz olduğuna inanmak" îmânın şartıdır. Yüce ve mukaddes kitabımız Kur'ân-ı Kerîm'de "namaz" kelimesi yerine "salat" tabiri kullanılır. Kelime, sözlük mânâsı itibarı ile "dua" mânâsına gelirse de "fıkhî mânâsı" itibarı ile dinimizdeki hususî bir ibadet biçimini ifade etmektedir.
Sayfa 124 - Burak YayıneviKitabı okudu
Namaz kılarken Kur'an'dan pek çok ayet ve dua ile Rabbimizin huzuruna geçeriz. Ve bu ayetler aracılığıyla rabbimizle 'konuşuruz'. Hatta namazın şartı olan ayetleri okuduktan sonra, mesela secdedeyken, rükuda iken ya da kıyamda iken istediğimiz duaları, niyazları, tespihleri okuyabilir ve namaz boyunca Rabbimize sohbet edebiliriz.Tabii bunun bir adabı var.Nasıl ki biriyle konuşurken sağa sola bakmaz, tüm dikkatimizi ona yöneltir,en tatlı ses tonumuzu takınır, kelimelerimizi tane tane seçerek konuşursak... Namaz kılarken de Rabbimizle sohbet ettiğimizin bilincinde olmalı ve aynı nezaket kurallarını bu özel sohbete taşımalıyız.
Reklam
("Yasîn soyu": Kur'an-ı Kerim'in 36. süresi "Yasîn" diye başlar. "sîn", Arapça'da insan manasına gelmektedir. Bu ayette, Hz. Muhammed(s.a.v.)'e hitap edilmektedir. 0 zaman "sîn", Hz. Muhammed'in adı olmaktadır. "Yasîn soyu" da, Peygamber'in soyundan gelen, Hz. Ali ile Hz. Fatıma'dan gelen soydur.) • Nasıl ki, dua etmek bizden, kabul etmek de Sen'den ise, dualarımızı, Yasîn soyundan gelenlerin dualarına kat! • Allah'ım! Nasıl ki, bizim işimiz az bir ihsanda bulunmak, Sen'in şanın da azı çok görüp beğenmekse, lütfet de, bize o çeşit yardımda bulun! Yani, azımızı çok olarak kabul buyur! • Allah'ım! Bizi, nefsanî arzulardan, bedenimize ait isteklerden, şehyet ve hiddetten kurtar, akıl ve vicdan alemine ulaştır! Bizi, asıl vatanımız olmayan şu dünyadan al, ötelere, yücelere götür! H.z Mevlânâ divanı kebir
Hasan el-Bennâ, zamanının büyük bir kısmını Kur'an'la geçirmeye gayret ediyordu. Daha ilkokul çağlarındayken Kur'an'ın yarısına yakınını ezberlemiş on beş yaş civarında ise hafızlığını tamamlamıştı. Zaten hedefi İslam'ın hakimiyeti olan bir dava adamının Kur'an'dan kopuk bir hayat yaşaması da düşünülemezdi. Hasan el-Bennâ'nın şunu daha küçük yaşlarında iyi öğrenmişti: Hemen hemen bütün dava adamları, mücahitler, şehit ve öncüler hayatlarını idame ederken onların seyri suluklarında görülen ilk özellik, onların bütün yoğunluklarına ve yorgunluklarına rağmen nafile ibadetlerini asla aksatmamalarıdır. Dışarıdan bakılınca bir dakikası bile olmayan insanlar olarak görülen dava erleri, zamanlarını hep nafile ibadetlerle bereketlendirmişlerdir. Çünkü zamanın sahibi, alemlerin rabbi olan Allah'tır. Allah ile kurulan güçlü bağ, dava adamlarının hem ömürlerini hem sözlerini hem işlerini hem de zamanlarını bereketlendirmiştir. Bu sayede sıradan bir insanın yıllar sürse de yapamayacağı işleri kısa bir zamana sığdırmışlar, teknolojinin, telefonun olmadığı dönemlerde seslerini tüm dünyaya ulaştırmışlar, ulaşım araçlarının bu denli gelişmediği zamanlarda gitmedik ve çalışma yapmadık yer bırakmamışlar, bilgisayarların, fotokopi makinalarının, internetin olmadığı dönemlerde ciltler dolusu eserler verebilmişlerdir. İşte bunun adı berekettir. Çünkü onlar, başarıyı sadece alemlerin rabbi olan Allah'tan beklemişler, dua, yakarış ve nafilelerle sürekli ona yönelmişlerdir.
KİMLER İLİM ÖĞRENEMEZ? Eski âlimlerimiz "her şeyin bir engeli vardır, ilmin ise birçok engeli vardır" diyerek ilim öğrenmenin sabır, gayret ve emek isteyen bir süreç olduğunu ve ilim talibini bekleyen pek çok engelin olduğunu belirtmişlerdir. İlim öğrenmenin engelleri arasında ilim tâlibini aşan çeşitli dış engeller olabilir. Bu
"Ey Rabbim, benim canımı Müslüman olarak al! Ve beni sâlih kimselerin arasına kat!" - Yusuf Sûresi 101 Bu duayı yapan Hazreti Yusuf'tur. O bile iyi insanlarla birlikte olmayı dilemiştir. Kaldı ki o peygamber olmasına rağmen böyle bir dua yapmışsa bizim de böyle dua etmemiz lazım. Çünkü iyilerle birlikte olmayanların sonu hüsrandır. İyi insanlar ile birlikte olmak, onlarla birlikte gezmek, onların meclisinde bulunmak gerekir. İnsan insandan olumlu veya olumsuz etkilenir, elektriklenir, negatif veya pozitif enerji alır. Günlük, haftalık, aylık olarak birlikte olduğumuz kişileri gözden geçirelim. Biz ne kadar etki altındayız, ne kadar etkili oluyoruz bunu sorgulamamız gerekiyor. Kişi arkadaşının dînî yaşantısı üzerinedir. Öyleyse kimlerle gezdiğimize dikkat edelim. İyi arkadaş güzel koku satan gibidir. Kötü arkadaş ateş körükleyen adamın yanında durmak gibidir. Adamın körüklediği ateş, o istemese de sana sıçrar, seni yakar. Güzel insanlar birbirlerine hakkı tavsiye eder, sabrı tavsiye eder, birbirlerine Allah'ı hatırlatırlar. Kötü arkadaşlar bize kötü işler telkin eder, bizi olumsuzluklar içine çeker, bize Allah'ı unutturur. Bundan dolayı güzel insanlar ile gerçek veya sanal âlemde birlikte olmak için gayret göstermeli, böyle dostlarımızın olması için en azından duayı ihmal etmeyelim. Ya Rabbi, beni iyi bir dost yap, bana güzel dostlar nasip et! Beni iyi bir eş yap, bana güzel huylu bir eş nasip et! Beni iyi bir komşu eyle, bana iyi komşular nasip et! Âmin.
Sayfa 270 - Nida Yayıncılık
Reklam
Müslüman kadın, namazdan çıkıp hemen ev işlerine dalmaz, dünyya meşgalelerine koyulmaz. Aksine Resulullah'ın (s.a.) yaptığı gibi üç kere Allah Teala'ya istiğfar eder, onun dediği gibi, şöyle der: "Allah'ım selam sensin, selâmet de ancak sendendir. Mübarek ey Celal ve ikram Sahibi!" (Müslim) Sonra Sünnet-i Mutahhara'da yer alan ve Resulullah'ın (s.a.) namazı bitirdikten sonra okuduğu tesbihat ve zikirleri tekrar eder. Bunla çok ve çeşitlidir. Bazıları şunlardır: Namazdan sonra 33 kere Sübhanallah, 33 kere Elhamdülillah, 33 kere Allahu Ekber der. Yüzü tamamlamak üzere de şunu söyler: "Allah'dan başka hiçbir ilah yaktur. Yalnız O vardır. Şeriki (benzeri) yoktur. Mülk O'nundur. Hamd de O'na mahsustur. Hem O, her şeye kadirdir. " Çünkü Resulullah (s. a.) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse her namazın sonunda Allah'a 33 kere tesbih, 33 kere hamd eder, 33 kere de tekbirde bulunursa bunların toplamı 99 eder. Yüze tamamlamak üzere de: "La ilahe illallahu vahdehu lá şerike lehü, lehül mülkü velehül hamdü vehuve alá külli şey 'in kadir." derse, günahları denizin köpüğü kadar bile olsa yine affolunur. "Sonra Allah'a yönelir, dünya ve ahirete dair bütün işlerini ıslah etmesi, zahiren ve batınen başarı lütfetmesi için O'na candan dua eder."
Sam, Ham(Kenan), Yafes TÜRK
"ve gemiden çıkan Nuh'un oğulları Sam, Ham ve Ya fes idiler. ve bütün yeryüzüne yayılanlar bunlardan oldu... Kenan'in atası Ham, (bir gün) babasının çıplaklığını gör dü, kardeşlerine söyledi... (utanan) Sam ile Yafes babaları nın çıplaklığını örttüler..." - "ve Nuh dedi: Kenan lanetli olsun!.. kardeşlerine kullar kulu
Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: وَلَمَّا جَاءَهُمْ كِتَابٌ مِنْ عِنْدِ اللهِ مُصَدِّقُ لِمَا مَعَهُمْ وَكَانُوا مِنْ قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا "Kendilerine ellerindekini (Tevrat'ı) tasdik eden bir kitap (Kur'an) gelince onu inkâr ettiler. Oysa daha önce (bu kitabı getirecek peygamber ile) inkârcılara (Arap müşriklerine) karşı yardım istiyorlardı" (Bakara 2/89) Bu âyet-i kerime, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem] henüz peygamber olarak görevlendirilmeden önce Evs ve Hazrec kabilelerine karşı Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem] ile Allah Teâlâ'dan yardım isteyen Benî Kurayza ve Benî Nadîr kabileleri hakkında nâzil olmuştur. İbn Abbas ve Katâde de [radıyallahu anhüm] bu şekilde aktarmıştır. Dolayısıyla mânâ şu şekildedir: "Onlar müşriklere karşı Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile Allah Teâlâ'dan yardım ve zafer istiyorlardı." Yine Süddi'nin [rahmetullahu aleyh] rivayet ettiğine göre onlar müşriklerle aralarında geçen savaş kızıştığında Tevrat'ı çıkarıp ellerini Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) zikredildiği yere koyarak, "Allahım! Ahir zamanda göndereceğini vaat ettiğin peygamberinin hakkı için bugün düşmanlarımıza karşı bize yardım etmeni niyaz ediyoruz" diye dua ederler ve dualarına icabet edilirdi.
İslâm İnancının Özellikleri
1) İslam akidesi her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan yüce Allah'a iman etmeye çağırır: ️Ey Resulüm, “Allah’ın nasıl bir varlık olduğunu bize açıkla” diyenlere) De ki: “O Allah, birdir. (Eşi, dengi, benzeri, şeriki, yardım edicisi, ihtiyaç hissettiği, öncesi, ölmesi, acizliği, eksikliği, bilgi yetersizliği ve beceriksizliği asla
206 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.