İradeyi kuvvetlendirmenin şekilleri, kişinin sarılması gereken sebepler: 1) Allah'a, yüce sıfatlarına, kaza ve kaderine iman unsurlarını güçlendirmek, Allah'a tevekkülde içtenlik ve Allah'a hüsnü zan beslemek. 2) Nefsin hevâlarına karşı direnme ve şehvetlerine muhalefet yolunda pratik yapmak. 3) Çeşitli ibadetler yapmak. Örneğin:
NUR RİSALELERİNDE İTİKADİ MESELELER
ÖLÜLERİN TASARRUFU "Özellikle, Allah adamı Hz. Abdülkadir, Gavs-ı A'zam, "ol" der "olur" dairesinin kutbu..."(1) "Hazret-i Mevlânâ (Halid-i Bağdadi) (K.S.) Hindistan'dan Tarik-ı Nakşîyi (Nakşi tarikatını) getirdiği vakit, Bağdat dairesi, Şah-ı Geylânî'nin (K.S.) ba'delmemat (ölümünden
Sayfa 477Kitabı okudu
Reklam
SAİD NURSİ'NİN MEHDİLİK İDDİASI
Nur Risaleleri'nde Hristiyan ve Müslümanların ittifakına (!) Said Nursî tarafından Mehdî (a.s.) de iştirak ettirilmiş ve bu ittifakın programı olan Risale-i Nur'u Mehdî'nin neşir ve tatbik edeceği de iddia edilmiştir: "...sonra gelecek o mübarek zat (Mehdi), Risale-i Nur'u bir programı olarak neşr ve tatbik
Sayfa 442Kitabı okudu
Zulme Karşı Direnen Peygamber (Firavun,Samiri Bel'am)
Bu cüzde Hz. Musa dönemi uzunca anlatılır. Özellikle Hz. Musa'ya düşmanlık eden üç insan üzerinden durulur: Bunlar Firavun, Samiri ve Bel'am'dır. Bu kişilerin kendilerinin sembolik anlamları vardır. Firavun; zalim bir yönetimi, Samiri; insanlara put üreten ve Allah'tan uzaklaştırmaya çalışan şeytani teknolojiyi ve Bel'am
Her gün Kur'an'dan açıp bir bölüm, birkaç ayet okumak o gün yaşadıklarımızla ilgili muhakkak bize bir cevap verir. Dua ettiğimizde de halimizi O'na arz ederek hem iman hem güven tazelemiş oluruz.
Nimete Karşı Nankörlük Edenleri Allah Bilir
Şunu da unutmıyalım ki, Çanakkale, Sakarya, İnönü muzafferiyyetleri, İzmir'in istıhlâsı, Avrupa'lıların İstanbul'dan çıkarılmaları hamdolsun Allah Teâlâ'nın zamanımızda gösterip tanıttığı âyat-ı İslâmiyye'dendir. Bu mücahedelerde Türkiye müslümaları öyle bir ıztırar ve ihlâs ile Allah Teâlâ'ya iltica ederek çalışmışlardı ki, "Yoksa sıkılan kendine duâ ettiği zaman ona icabet edip fenalığı açan ..." Neml-27/62) mazmunu aynen tecelli etmişti. Fakat bütün bunların tahakkukundan sonra إنَّكَ لا تُسْمِع الموتى ولا تُسمع ‫الصم الدعاء اذا ولوا مديرين "Şübhesiz sen ölülere işittirmezsin, arkalarına dönmüş‬‎ kaçarlarken sağırlara da da'veti işittirmezsin" Neml-27/80) buyurulduğu üzere duymak istemiyen kalbsizler, sağırlar, körler. İslâm'ın artık bütün va'dleri olmuş, bitmiş istikbal için vazifesi kalmamış olduğunu iddia ederek müslümanlığı körletmek, Allah'ı unutup şirk yollarına gitmek istiyorlar. Böyle nankörlükler yapılacağını bildiği için Allah Teâla da: "Rabbın, neler yapacağınızdan da gafil değil." وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلِ عَمَّا تَعْمَلُونَ )"Ve her biri için amellerinden dereceler vardır Rabbın ne işlediklerinden gafil değil." Enâm-6/132) buyuruyor.
Sayfa 189 - Cild 6 27/93 tefsiriKitabı okuyor
Reklam
Bir insanın Tanrı'ya inanması, inancının gereği olarak Tanrı'ya saygı duruşunda bulunması (namaz), yılın belli günlerinde oruç tutması, gelirinden belli bir bölümünü yoksullara ve düşkünlere vermesi (fitre, zekat), üstesinden gelemediği güçlüklerle karşılaştığında Tanrı'dan yardım dilemesi (dua), başkalarının sevişme güdülerini kışkırtmamak amacıyla etinin çekici bölümlerini örtmesi (bir siyasi gösteri aracına dönüştürülen Şule Baş Türban ya da Kur'an'ın kötücül biçimde yorumlanmasıyla aşırıya vardırılmış tesettür değil, cinsel isteği kışkırtıcı yerlerin örtülmesi), yalan söylemekten, çalmaktan, yaralamaktan, öldürmekten, yalancı tanıklıktan, eşini aldatmaktan, bile bile kötülük etmekten Tanrı yargısını düşünerek çekinmesi, öldükten sonra diriltileceğine ve yeryüzünde yaptıklarından dolayı Tanrı katında sorumlu olacağına, yargılanacağına inanarak yaşaması “irtica” mıdır?.. Kuşkusuz irtica, dinsel gericilik, din ağalığı, din sömürgenliği, Siyasal-İslamcılık deyimleriyle kınadıklarımız bunlar değildir. Bunları bireyin inançsal erdem alanı olarak dokunulmaz görmek gerekir. Öyle ki, inanç ve tapım özgürlüğü yeryüzünün tüm bilimgüder (laik) yasalarında bireyin dokunulmaz yetkeleri arasında sayılmıştır.
Sayfa 391Kitabı okudu
İbadet Cenabı Hakkın razı olduğu ve sevdiği gizli-açık bütün fiil ve sözleri içine alan oldukça geniş kapsamlı bir kavramdır. Namaz, oruç, hac, doğru söz, ma'rufu emretmek, münkerden sakındırmak, kafirlere ve münafklara karşı cihad etmek; komşuya, yetime, yoksula, yolda kalmışa, köleye ve hayvanlara yardmda bulunmak, Kur'ân okumak, dua etmek, zikretmek ve benzeri fiil ve hareketlerin hepsi ibadet ve kulluk kapsamına girerler. Allah'ı ve Rasûlü'nü -salât ve selam üzerine olsun- sevmek, Allah -Celle Celaluhû-'dan korkmak ve O'na boyun eğmek, dini amelleri Allah'n rızasını kazanmak için yapmak, Allah'ın sana kötü görünen hūkmüne sabır ve nimetine şükreylemek, kaza ve kaderine rıza göstermek, Allahu Tealaya tevekkül etmek, rahmetini ümit edip azabından korkmak ve benzeri bütün haller de ubûdiyet (kulluk ve ibadet) kavramma dahildirler.
Kim sabahlayınca, 'Rabb olarak Allah' tan, din olarak İslâm'dan, yol gösterici olarak Kur'ân'dan, Nebi ve Rasûl olarak Muhammed'den hoşnutum.' derse, kıyâmet gününde Yüce Allah'ın da onu hoşnut etmesi Allah üzerinde bir haktır.
Âdem Aleyhisselâmın Hz. Havva'dan Doğan Çocukları:
Âdem Aleyhisselâm, yüz yıldan sonra Hz. Havva'ya yaklaştı. İlkbatında Kabil ile kız kardeşi Lubud (Lübüz) ikiz olarak doğdu. İkinci batında Hâbil ile kız kardeşi Iklima doğdu. Yüce Allah; birinci batında doğanı, ikinci batında doğanla; İkinci batında doğanı da, birinci batında doğanla iki batın arasındaki evlenmede birbirine muhalefet
Reklam
Bir keresinde dindar bir Hristiyan kadına "Allah'a iman ettiğini" söylediğimde kanı donmuştu. Anında "Ama ben bir Hristiyan'ım!" diye cevabı yapıştırmıştı, şaşkınlık içinde. Bunun üzerine ben de "işte tam da bu yüzden Allah'a iman ediyorsun" diyerek dikkatini çekmiştim. Bilgiçlik taslamış ve belki de
Sayfa 179 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: وَلَمَّا جَاءَهُمْ كِتَابٌ مِنْ عِنْدِ اللهِ مُصَدِّقُ لِمَا مَعَهُمْ وَكَانُوا مِنْ قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا "Kendilerine ellerindekini (Tevrat'ı) tasdik eden bir kitap (Kur'an) gelince onu inkâr ettiler. Oysa daha önce (bu kitabı getirecek peygamber ile) inkârcılara (Arap müşriklerine) karşı yardım istiyorlardı" (Bakara 2/89) Bu âyet-i kerime, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem] henüz peygamber olarak görevlendirilmeden önce Evs ve Hazrec kabilelerine karşı Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem] ile Allah Teâlâ'dan yardım isteyen Benî Kurayza ve Benî Nadîr kabileleri hakkında nâzil olmuştur. İbn Abbas ve Katâde de [radıyallahu anhüm] bu şekilde aktarmıştır. Dolayısıyla mânâ şu şekildedir: "Onlar müşriklere karşı Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile Allah Teâlâ'dan yardım ve zafer istiyorlardı." Yine Süddi'nin [rahmetullahu aleyh] rivayet ettiğine göre onlar müşriklerle aralarında geçen savaş kızıştığında Tevrat'ı çıkarıp ellerini Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) zikredildiği yere koyarak, "Allahım! Ahir zamanda göndereceğini vaat ettiğin peygamberinin hakkı için bugün düşmanlarımıza karşı bize yardım etmeni niyaz ediyoruz" diye dua ederler ve dualarına icabet edilirdi.
202 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.