Maişet derdi hepimizin baş meselesi. Kurban Bayramı'nda "borcumuz var, bize düşmez" diye kurban kesmiyoruz. Acaba ne borcumuz vardı? Ekmek parası bulamıyorduk da ona mı borçlandık? Yoksa koltuk takımına, buzdolabına, mukaddesat düşmanı programları izleten televizyona, çamaşır makinesine yatıracağımız taksitlerimiz mi var? On yıllardır sırtımızda İslâm dışı bir düzenin kamburunu taşıyoruz. Düşmanlarımız ise bizim bu mutsuzluğumuzun üzerinde hora tepiyor. Artık kendimize gelelim. İşe evimizden başlayarak kendimize gelelim.
Burada her aile Vater’in kulu kölesi olmuş. Hepsi de öküzler gibi çalışıp, Yahudiler gibi de para biriktiriyorlar. Diyelim ki Vater birkaç gulden biriktirdi, kendi sanatını ya da toprağını büyük oğluna bırakmayı düşünür hemen. Bu nedenle de kızı çeyiz parası yerine hava alır, çeyizi olmadığı için de zavallıcık koca bulamaz. Küçük oğlana gelince,
Sonsuz Kitabevi
Reklam
Yandan Çarklı
Karnı burnunda hanımını işaret ederek. “Hâlâ yeni yeni canlar peşindesiniz,” dedim. Baktı, gördü. güldü. “Ne yapayım?” “Bilmem ama, tedbirli davranamaz mısınız” Gene adeta şahlandı: “Yani ne yapmalıyım?” Düşürmek gibi, hamile bırakmamak gibi…” “Allah’ın binasını yıkamam!” dedi. “Yıkamam. Çünkü, isterse milyonların olsun, vermediğine vermiyor.
Sayfa 72 - Barış Yayınları, 1. Baskı (1966)
1925 ihtilali patladı. Şeyh Said merhumun askerleri Harput'u işgal, Diyarbekir'i muhasara ettiler [kuşattılar]. Genç cumhuriyetiniz tehlikeli, saralı ölüm dakikaları geçirdi. Yine namaz kılmak İcab etti. İtiraf edelim ki üşenmediniz. Taksir etmediniz [vazgeçmediniz]. Şeyh Cennet mekanı, İngiliz parası ve Ermeni akidesiyle hareket eden Müslüman düşmanı, bir mürted [sapkın] halinde gösterdiniz ve biçare Kürtleri iğfal ettiniz [aldattınız] . Kürtleri, Kürtlere kırdırtmak suretiyle ve mühim fedakarlıklar pahasına hadisenin önüne geçtiniz. Salonlarından doğrudan doğruya darağaçlarına gidilen İstiklal Mahkemelerini Kürt mefkure-i milliyesine [Kürt milli ideallerine], Kürt istiklalcilerine açtınız. Bilmem bil iltizam mı [bile bile mi], yoksa bir tesadüf eseri midir? Diyarbekir İstiklal Mahkemesi heyetini bir sinema salonunda içtima ettirdiniz [topladınız] ve "Kürt Meselesi" nin bu kanlı filmini sureti mahsusada [özel olarak] gönderilmiş aktörlerinize çevirttiniz. Hadisede hiç müdhali [yeri ve rolü] olmac yan birçok kimseleri yalnız Kürt oldukları için kanlı filminize kurban ettiniz. Mazlumiyeti cezalandırdınız. Mamafı şunu da itiraf eylemeliyim ki milletlerine hıyanetle size hizmet eden "Kardeşim, .. Ağa"ların birçoğunu da sinema salonundan darağaçlarına göndermek suretiyle bizler hesabına icrayı adalet ettiniz. Bu hareketinizi Kürtlüğe hizmet şeklinde kayd eylemekliğime müsade buyurunuz.
İradenizin kuvvetiyle başa çıkarmak istediğiniz işin tatbiki kabiliyetini mukayese ederken yaptığınız hesapta yanıldınız. Evet, zannettiniz ki deniz içilmekle biter. Eslafmızın planını daha büyük bir şiddet, bir ünf ve sürat ile tatbike koyuldunuz. 1925 ihtilali patladı. Şeyh Sait merhumun askerleri Harput'u işgal, Diyarbekir'i muhasara ettiler. Genç cumhuriyetiniz tehlikeli, sar'alı ölüm dakikaları geçirdi. Yine en ön safta namaz kılmanız icab etti. İtiraf edelim ki üşenmediniz. Taksir etmediniz. Şeyh Said Cennet mekanı, İngiliz parası ve Ermeni akidesiyle hareket eden müslüman düşmanı bir mürted halinde gösterdiniz, ve biçare Kürtleri iğfal ettiniz. Kürtleri Kürtlere kırdırtmak suretiyle ve mühim fedakarlıklar pahasına hadisenin önüne geçtiniz. Salonlarından doğrudan doğruya darağaçlarına gidilen İstiklal Mahkemelerini Kürt mefkure-i milliyesine, Kürt istiklalcilerine açtınız. Bilmem bil iltizamını, yoksa bir tesadüf eseri midir? Diyarbekir İstiklal Mahkemesi heyetini bir sinema salonunda içtima ettirdiniz ve Kürt meselesinin bu kanlı filmini sureti mahsusada gönderilmiş aktörlerinize çevirttiniz. Hadisede hiç medhali olmayan birçok kimseleri yalnız Kürt oldukları için kanlı filminize kurban ettiniz. Mazlumiyeti cezalandırdınız. Mamafi sunuda itiraf eylemeliyim ki milletlerine hıyanetle size hizmet eden "kardeşim, ... ağa" ların bir çoğunu da sinema salonundan dar ağaçlarına göndermek suretiyle bizler hesabına icrayı adalet ettiniz. Bu haraketinizi Kürtlüğe hizmet şeklinde kaydelemekliğime müsade buyurunuz.
Sayfa 22
İşkence "bedava" bir sistem değildi. Bütün bu "hizmet"in parası kurban tarafından ödenir, kurbanın ödeyecek parası olmaması halinde para yakınlarından temin edilirdi. Zindanda geçen süre boyunca verilen yemek, "konaklama" ve engizitörlerin hizmet ücreti son kuruşuna kadar karşılanmak zorundaydı. Ama kutsal görev burada son bulmuyordu. Suçlanan kişi, işkencenin sonuna doğru itiraf etmekte direnirse işkence tırnakların, dilin sökülmesi, kızgın demirle vücudun değişik bölgelerinin dağlanması gibi şekillere bürünebilirdi.
Reklam
269 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.