Hem Jack London'ın okuduğum ikinci kitabı hem de genel olarak okuduğum en farklı kurguya sahip kitaptı. Zira her şey bir hayvanın gözünden... Bu enteresan kurgu Jack London üslubuyla da birleşince ortaya hoş bir eser çıkmış.
Buck oldukça uslu, zengin bir ailenin köpeği ve en önemlisi türünün vahşi doğaya alışkın özelliklerine haiz olmayan bir köpek. Ama kitap bitince nasıl bir köpek oldu? Vahşi doğanın çağrısına boyun eğmiş, evcilleştirilmemiş vahşi atalarının izinden giden, kimseye bağlılığı bulunmayan bir köpeğe dönüştü. Böylesine sakin ortamlarda büyüyen Buck ait olduğu yere geri dönüyor. Bu gerçekten tam bir 
Jack London kurgusu. Sınıf atlama/düşme, oradan özüne dönme meselesi, oradan bulunduğu dünyayı sorgulayıp özünü anlama çabasına uzanan bir kurgu söz konusu. Yazarın en kıymetli eseri 
Martin Eden ı okuduysanız bir düşünün. Benzer konular bir köpek üzerinden anlatılmamış mı? Yani artık galiba bir eserin Jack London'a ait olduğunu bilmeden okusam; barındırdığı üsluptan, dikkat çekilen konulardan, sorgulamalardan vs. eserin ona ait olduğunu hemen anlarım. Velhasıl bu eser de okunmalı diyebiliriz.
Diorama
Diorama, gerçek veya kurgu bir olayın, anın veya hikâyenin ışık oyunlarının da yardımıyla üç boyutlu olarak modellenmesidir. Sergi amacıyla yapılmış üç boyutlu büyük tablo olarak da tanımlanabilir.
mutluluk denen şeyi çoktan unutmuştum. içimde bu düşünceyi okşayıp nazlıyor, korkunç bir haksızlığa uğradığım sonucuna varıyordum. şu son ayların bu acayip zulmü neydi bana karşı? zihnimi toparlayamıyordum artık. her zaman, her yerde en tuhaf azapları ben çekiyordum.
Sayfa 21 - varlıkKitabı okuyor
Bu ruhlar bizim hepimizin, Yeni Dünya'ya yükselmemize yardım etmek için hayati önem taşıyorlar.
Bu nedenle, bu güzelim ruhlar bizim kaotik dünyamıza ayak uydurmakta zorlanıyorlar.
Dünya'ya geldikleri anda tüm hafızaları silindiği için, görevlerini hatırlamıyorlar.