uzun diye okunmazsa bir miktar üzülürüm.
Gerçek insanlar kurgu mudur? Kendimizi, büyük oranda kendimize anlattığımız ve başkalarının bize anlattığı sonsuz bir hikayeler silsilesi aracılığıyla anlarız. Kişisel dünyalarımızın sözde gerçekleri son derece aldatıcı ve tek taraflıdır, hangi kurguya inanmayı seçmişsek ona uyar bu gerçekler. Günün üstesinden gelmek için bir hikayeye, bir mazarete ihtiyacımız vardır, peki bu hikaye kutsal bir metne dönüşünce ne olur? Kendi gerçekliğimiz dışında kalan hiçbir şeyi tanıyamadığımızda ne olur? Kendi dünya görüşümüze uymayan her şeyin kapı dışarı edildiği ya da rahatsızlık vermeyi kesene kadar seyreltidiği, daimi bir öz-sansürleme durumunda yaşamamak için dikkatli olmamız gerekir. Zihnimize yerleştirdiğimiz kısıtlamalarla mücadele etmek kendi hayal gücümüzün becerisidir, desteklemek için müthiş bir enerji harcadığımız dış hesaplara genellikle ters düşen içsel bir hayatın tanınmasıdır. Kendimizi şiire, müziğe, resme karşılık vermeye açık tuttuğumuzda, yeni hikayelerin kök salabileceği bir alan açmış oluruz, aslında kendimizle ilgili yeni hikayeler alan açmış oluruz.
Sayfa 66 - Sel Yayınları
“Kurgu edebiyatında krallarla fatihlerin hayatını yönetir; gerçekteyse ailesinin zorla yüzüğünü parmağına taktığı herhangi bir delikanlının kölesiydi. Edebiyatta en ilham dolu sözlerden, en derin düşüncelerden bazıları onun dudaklarından dökülür; gerçek hayattaysa doğru dürüst okuma yazma bilmiyordu ve kocasının malıydı.”
Reklam
Atropin Cinayetleri: Kurgu ve Gerçek
En başarılısı Vahşetin Çağrısı olan 40'tan fazla kitaba imza atan ünlü Amerikalı yazar Jack London'ın, kendisine atropin enjekte ederek intihar ettiği düşünülüyor. Sadece atropinle yetinmeyip morfin de kullanan London, belki de Kleopatra'nın hikâyesinden tek başına atropinin acılı bir ölüme neden olacağını öğrenmiştir. London'ın ölümüyle ilgili bazı şüpheler mevcut çünkü ciddi bir böbrek rahatsızlığı olan yazarın, atropinden değil de kazara fazla doz aldığı morfinden ölmüş olabileceği düşünülüyor.
Sayfa 98 - Ketebe BilimKitabı okudu
Sıradışı bir durum olduğunda insanlar her zaman bir şeyler uydururlar ve o saatten sonra neyin gerçek neyin kurgu olduğunu bilmek tam anlamıyla mümkün değildir artık.
Okuduğum tüm önsözleri unuttum
Arada kalmak, kurgu dünyasının en gözde ıstırap temalarından olagelmiştir. Arada olmanın korku ve acıyla özdeşleştirilmesi, sınırlar ötesinin tekinsiz alan ilan edilmesi, insanın kurduğu her düzeni mutlaklaştırma, saflaştırma, tekbiçimleştirme yolundaki sonsuz çabalarının zorunlu sonucu sayılabilir. Tektanrılı dinlerin ilahiyatında cennet ile cehennemin arasında bir de Araf imgesi vardır ve Araf'taki kullar cennetle ödüllendirilecek olsalar bile önce arındırıcı alevler içinde eziyete tabi tutulurlar. Ya da yaşam ile ölüm arasında kalan ruhun ıstırabı ancak göçüşünü tamamlayabildiğinde biter; ruh, aradığı huzuru ancak böyle bulur. Ne var ki, gerçek tarih, en incelikli kurgulardan daha zengin, bunları aşan figürler çıkarabilir. Tarihte bazı ruhlar var ki, huzur aramaktan özenle kaçar, tekinsiz alanlarda oynamayı sever. Bunlar için arafta kalmak bir varoluş biçimine dönüşür. Aidiyet ile huzuru eşleştiren evcil kültür, böylelerinde tükenmez bir öfke uyandırır ve bu süreklileşmiş öfke de üretkenlik kaynağına dönüşür. Bu yüzden, bunlar için asıl eğlence, bütün istikrarın tekrar tekrar yıkılmasındadır.
bir huzursuz ruhun son hesaplaşmasıKitabı okudu
"Yaşamak ile sorgulamak arasında bir seçim yapmam gerekirse her defasında yaşamayı seçerim. Açıklama illetinden itinayla sakınırım. Bunu sana da tavsiye ederim. Bir şeyleri açıklama dürtüsü, modern düşüncenin salgın hastalığıdır. …Açıklama, bir yanılsamadır, bir serap, bir kurgu, teskin eden bir ninnidir. Açıklama, herhangi bir varoluşa sahip değildir. Hatta gerçek adını da söyleyelim: Ödleklerin, va- roluşun rizikosunun, fütursuzluğunun ve değişkenliğinin yarattığı, o insanın betini benzini attıran korkuya karşı geliştirdikleri bir savunmadır."
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.