Mecidiyeköy dutluk, Çengelköy bostanken bile....Beyoğlu'na şapkasız eldivensiz çıkılamazken bile... komşu mahallelerin kanalizasyonları olduğu gibi Dolapdere'ye akar, oradan Kasımpaşa'ya yollanır, Haliç'in bir zamanlar içilesi olan biçare sularına karışır. Ve mahalle yaz kış çok fena kokar. Eskiden... Şimdi de güzel kokmuyor ama her şeyin üstünü örtmeyi beceren çağdaş yaşam yoksullukla birlikte çöplerin ve lağımların üzerini de örtüyor. O örtüyü biraz aralarsanız Dolapdere hem dün, hem bugün hep için için kokuyor.
Reklam
Dolapdere'de sıradan hikayeler barınamaz. Belki de o yüzden hayatın kıyısındaki insanların hikayelerinin peşine düşen ve kendi hikayesini de onlarınkiler arasında hayaletleştiren yazar, bu mahalleyi anlatmayı sever.
İçinde yüzlerce damar olan dev bir şişe düşünün. Hayat o şişenin dar ağzından şehvetle içine akıyor. Damarlara dağılıp ağır ağır dibe çöküyor. Taksim şişenin ağzı. Tarlabaşı gövdesi. Ve Dolapdere dibi. Akan hayatların tortusu bin yıldır orada birikiyor.
Reklam
YOK!
Nasıl bir dünya burası ? Herkes nereye gitti. Dilimi konuşan kimse yok mu?
Bir dinler, bir de asklar her millette birbirine benzer demistik degil mi, bir de huzun.
İnsanlar sadece kendi hikayelerinden mesulmüş gibi yaşıyorlar. Kimse başkalarının kaderinde kendi hissesi olabileceğini sezmiyor.
182 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.