Birinci Dünya Savaşı Avrupa'da tüm şiddetiyle devam ederken, bu hareketin Marcel Duchamp, Fransis Picabia, Tristan Tzara, Hans Arp, Kurt Schwitters ve Raoul Hausmann gibi figürleri, her şeyden çok, çılgına dönmüş bir dünyanın cinnetlerine kendi paradoks ve küstahlık aşklarıyla karşı koydular.
Bunun yanı sıra Dada Berlin kalesi vardır; Raoul Hausmann, Hannah Höch, Otto Dix, George Grozs, Kurt Schwitters bu gruptaydı.
Reklam
Beni bozan aslında 1968'de Akademi salonunda büyük bir Dada sergisi görmemdi. Duchamp'la ilk kez karşılaşmıştım, Kurt Schwitters'in kolajlarını görmüştüm... O günden sonra pek iflah olmadım. Sanatın kendisi, sanat diye öğrendiğimiz ve bildiğimiz kavramlar, şeyler sorgulanmaya başladı. Kolajlar yapıyordum, sonra kolajın yeni sanat oluşumlarının temeli olduğu kanısına varmıştım ve kendime bu metodun sanatın gerçeklikle ilgili temel sorunsalına çözüm getirmek için avangard ya da yıkıcı sanatçılar tarafından bir alternatif olarak yeğlendiği sonucuna varmıştım.
Sayfa 83 - Canan Beykal
"Ciddi sorunlarla oynanan bir oyun. Sanat budur iste." Kurt Schwitters
Sana kızgın değilim, dostum. Tüccarların canını sıktın ya. Onlar kim bilir benim canımı kaç defa sıkmıştır bugüne dek. Daha kahve almaz mısın?
Sayfa 13 - SubKitabı okudu
Reklam
Büyücü dokunur ama otoritesini öne sürerek kendi benliğini hastanınkinden ayırır. Cerrah mesa­feyi azaltır, hastanın bedenine girer ve ihtiyatlı bir biçimde hasta­nın bedeninde ilerleyerek mesafeyi tekrar yaratır. Büyücü gerçek­likten uzaktır. Cerrah gerçeklikte çalışır, ameliyat eder. Benja­min bu ilişkiyi genişletir. Ressam bir yüzeyin üzerini örter ve bu anlamda da tıpkı bir büyücü ya da telkinle şifa veren gibidir. Kamera kullanan ise tıpkı bir cerrah gibidir, gerçeklik ağını keser, "gerçekliğin dokularını içine nüfuz eder."
"Bir aracı olarak kendin, kesinlikle yanlış, malzemeyi seçmeni söyleyecek sana. Bu, çok iyi, çünkü sadece yanlış bir biçimde kullanılmış yanlış malzeme doğru bir açıdan bakıldığında doğru resmi verir. Ya da yanlış açıdan."
Bir gün kraliçe çizdi. Bacaklarını kocaman bir kadife etek örtüyordu; kafasında bir taç , tacının altında ise pastaya benzeyen dağınık saçları vardı . Öyle güzel resimdi ki ...İncecik parmaklarıyla zayıf kolları ve parmaklarındaki büyük, parlak yüzükler tıpkı bir kraliçenin parmakları gibi hareket ediyordu. Sonra bir rüzgar esti ve Majesteleri Kraliçeyi uzaklara üfürdü ; ressam ise olanı biteni kaygılı gözlerle izledi. Kraliçe havada fıldır fıldır dönüyor ve fokurduyor, tıpkı altındaki havanın dalgalanıp sallandığı gibi dalgalanıp salınıyordu. Ansızın orta yerinden şişi verdi, patladı, çatladı ve iki parçaya bölündü . Bir tarafta etek ile bacaklar kaldı , diğer tarafta göğüs ile taç. Bunu gören ressam adam, ciddiyetini takındı ve pür telaş ,havaya bir uşak çizdi ......
15 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.