Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yeniden doğmak için insanın kendindeki bazı şeyleri ölüme terk etmeyi bilmesi gerek. Kuş, sağlıkla parlayan yeni tüylere karşılık yıpranmış tüylerini dökerken böyle yapar. Bu, onun için yaşamsaldır: Tüyleri mükem­mel durumda değilse uçamaz. Bizim için de böyledir. Tüy değiştiremememiz, geçmişten kopamamamız, çoğu kez ilerlememize ayak bağı olur.
Olvido
Hoyrattır bu akşamüstüleri daima. Gün saltanatıyla gitti mi bir defa Yalnızlığımızla doldurup her yeri Bir renk çığlığı içinde bahçemizden, Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan Lavanta çiçeği kokan kederleri; Hoyrattır bu akşamüstüler daima. Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar Unutuşun o tunç kapısını zorlar Ve ruh, atılan oklarla delik
Reklam
Anne sahi büyümüş mü gözlerim? Örtmek istiyorum artık kirpiklerimi Işığı sevmiyorum da.
Sayfa 183
Ben Dokunur dokunmaz Neden büyür oyuncaklar Onlara İnanıyorum Diye mi?
Sayfa 143
Odayı doldursa da ışık Bilmez ki benim korkum İçimdeki o karanlıktandır
Sayfa 27
Ellerim Ayaklarımın masalıdır Her gün Ayaklarım Ellerimin masalıdır Her gece
Sayfa 208
Reklam
Ormanda vahşi hayvanlar bol olmasına rağmen, hayvansal ürünler Yanomami halkının besin arzının yalnızca küçük bir yüzdesini oluşturur. Ayrıca, rehberimiz bize ev hayvanı olarak besledikleri evcil hayvanlarını veya sadece ruhani amaçlar ve törenler için kullandıkları kuş yumurtalarını asla yemediklerini anlatmıştı. Kadınlar, bahçelerde bir tür
Dantelli Kadın
Hani? Kuş kanadından kalemim, Alevi dalgalanan kandilim, Elle işlenmiş atlas perdelerim. Hani? Gürültüyle yanan ateş, Ateşte oynaşan hayal gölgeleri. Hani? Kat kat kabarık elbiselerim, Sıcacık şalım, upuzun incilerim. Hani? Kuledeki çan sesleri, Taş salonlarda ayak seslerim. Yürürken uçuşuyor eteklerim, Rüzgâr yalıyor saçımdaki danteli, Bilmiyorum, Nereye gidiyorum, ben kimim...
Toprağın burcunda bir çift kuş; kefesinde, çaresizliğin ayak izleri... Henüz silinmemişken kaderleri, gönül pusulalarında bir yakarış; sancılıca titriyor bahar düşleri... Bilirim ki ayrılığın gölgesindeki haz, hâlden (na!) anlamaz. Asılsız bekleyişlerden yılgın, ayaz’dan mecalsiz, umuttan bi-lâl; olsa ne çare! İlk yaza ve güneşe, aşka ve ölüme, kanat çırpan bir kuş; göçse ne çare, konsa ne çare! Yüreğim diyorum, yüreğim; onlar gibi yuvasız, onlar gibi biçare...
güneş vurduğunda soğuk sulara yalnızlığım kumda ayak izleri yaşamak gibi bir acıyı en ucuz tarafından ya da kalabalık bir sevdaya düşüp ölmek gibi
Sayfa 195 - Yapı Kredi Yayınları, 1.BaskıKitabı okuyor
Reklam
yedi kandilli süreyya şüheda ecdad edvar afak kafa göz gövde bacak kol çene parmak el ayak ölümsüzlerin yazdığı bir tarih bu onlar ölmüyorlar mezarlarındalar ama ölmüyorlar filme çeksek porno olur kelimelerle yapınca edebiyat oluyor hayat insanı öldürüyor
Sayfa 151 - Yapı Kredi Yayınları, 1.BaskıKitabı okuyor
Yunus Emre
Kuru idik yaş olduk Ayak idik baş olduk Kanatlandık kuş olduk Uçtuk Elhamdülillah
Yüreğim yuvasız, yüreğim biçare...
Toprağın burcunda bir çift kuş; kefesinde, çaresizliğin ayak izleri... Henüz silinmemişken kaderleri, gönül pusulalarında bir yakarış; sancılıca titriyor bahar düşleri... Bilirim ki ayrılığın gölgesindeki haz, hâlden (na!) anlamaz. Asılsız bekleyişlerden yılgın, ayaz'dan mecalsiz, umuttan bi-lâl; olsa ne çare! İlk yaza ve güneşe, aşka ve ölüme, kanat çırpan bir kuş; göçse ne çare, konsa ne çare! Yüreğim diyorum, yüreğim; onlar gibi yuvasız, onlar gibi biçare...
Allah'a ve Peygamberine ihanet etmeyin!
Bir gece yarısı Kitap'tan okuduğum bir cümle beyin hücrelerimin duvarlarını paramparça edip, kalbimin en ıssız köşelerini bile büyük bir gürültüyle sarstı; "Allah'a ve Peygamberine ihanet etmeyin!" Sanki yeryüzüyle gökyüzü birleşmiş ve vücudum ikisi arasında sıkışmıştı. Ayak bastığım yerler durmaksızın daralıyodu. Kapana kısılmış gibi çaresiz, başımı ellerimin arasına alıp kapandım odanın ortasında. Bir dostun sırrını saklayamamış gibi, utanç halinde kendimden uzaklaşmaya çalışıyordum. Günlerce aynı şeyi tekrarladım durdum; Allah'a ve Peygamberine ihanet etmeyin. Allah'a ve Peygamberine ihanet etmeyin. Oysa ihaneti içselleştirmiş ve adeta üzerinde şık duran bir aksesuar gibi taşıyan insanların yaşadığı bir kent burası. İhanetin sınırlarını zorlayan insanlarla dolu ortalık. Ailesine, sevgilisine, arkadaşlarına, kendisine, dünyaya, kelimelere, kuşlara ve etrafında, zihninde ne varsa ihanet edebilmeyi doğal bir yaşam alışkanlığına dönüştürmüş insanlar topluluğu. İhanet edilmemiş ne kaldı ki? Bu kadarı fazla artık. Bu kadarı çok fazla.
Yeniden doğmak için insanın kendindeki bazı şeyleri ölüme terk etmeyi bilmesi gerekir. Kuş, sağlıkla parlayan yeni tüylere karşılık yıpranmış tüylerini dökerken böyle yapar. Bu, onun için yaşamsaldır: Tüyleri mükemmel durumda değilse uçamaz. Bizim için de böyledir. Tüy değiştiremememiz, geçmişten kopamamamız, çoğu kez ilerlememize ayak bağı olur.
1.258 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.