"Sultân-i Tarîkat: Tarikat Sultanı” sufi dünyada gönül gözü açık büyük düşünür Aynu'l-Kuzât-i Hemedanî'nin şeyhi ve büyük piri Ahmed-i Gazzalî'ye vermiş olduğu bir lakap olarak bilinir. Ahmed-i Gazzalî V./XI. yüzyıl sonları ile VI./XII. yüzyılın ilk dönemlerinde yaşamış büyük Sufi şeyhlerden biri olarak bilinir, aynı zamanda İslam kültür dünyasının en büyük övünç kaynakları arasında yer alır. Bu büyük sufi şeyhin varlığında iki büyük sufi akımı Bağdat ve Horasan ekolleri birleşmiştir. O, bir taraftan Bağdat bilim birikiminin, öte yandan Horasanlıların aşk dünyasının mirasçısıydı. Bu manevi soy kütüğü kişisel yetileriyle birleşince Şeyh Ahmed'in ilahi desteklerin de yardımıyla olgunluk aşamalarını bir bir aşarak yaşadığı çağda "sultan" lakabını almasını sağladı.
İKİNCİ BASIMA ÖNSÖZ
Türk Ülküsü'nün bu ikinci basımı, birincisine göre oldukça değisiktir. İlk basımdaki tarihe ve kalem
mücadelesine ait yazılar bırakılmış, doğrudan doğruya ülkünün türlü konularını ilgilendiren yazılar alınmış
ve bunlara yine ülkü ile ilgili yeni yazılar eklenmiştir. İlk basımda bulunup da ikinci basımda
Uzmanlar yeryüzünde insanların 500.000 yıldan, belki daha eskiden beri var olduğunu söylüyor. Fakat
insanların tarih sahnesine girmesi dört bes bin yıllık bir meseledir. İnsanlık durmaksızın ilerleyerek bugünkü durumuna gelmis, tarih öncesindeki ırkların türlü nisbetlerde birbiriyle karısmasından bugünkü ırklar doğmus, ırklar da yine türlü
İslam'dan Sonraki Devir
Bu devri de bir kaç bölümde ele alacağız.
a)İslam İdareleri Devri :Türkler, birçok konularda putpereset düşüncelerden uzak; aile, devlet ve benzeri değerlerin kutsiyetini müdrik oldukları için, İslam dinini kısa zamanda kabullenip, onu devlet dini haline getirdiler. Karahanlılardan Saltuk Buğra Han devri, Türkler için
İslam İdareleri Devri :
Türkler, birçok konularda putpereset düşüncelerden uzak; aile, devlet ve benzeri değerlerin kutsiyetini müdrik oldukları için, İslam dinini kısa zamanda kabullenip, onu devlet dini haline getirdiler. Karahanlılardan Saltuk Buğra Han devri, Türkler için karakteristik bir önem taşır. Miladi 932 yılından sonra, Türk