208 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
Atatürk’ün önerdiği bir kitapmış…
Öncelikle bu kitap bir oturuşta bitecek bir kitap aslında ancak ben çok ara vererek okudum bu kitabı. Bunun kitapla ilgisi olmadığını, Gregory Petrov’un çok akıcı bir kalemi olduğunu söylemeliyim. Bir de bu kitaptan önce Finlandiya’nın eğitim ve refah seviyesinin yüksek olduğunu ancak nasıl bu hale geldiğini bilmediğimi itiraf etmeliyim. Çok
Beyaz Zambaklar Ülkesi
Beyaz Zambaklar ÜlkesiGrigory Petrov · Ayrıntı Yayınları · 201798,6bin okunma
Musil'in kütüphanecisinin bana bilge görünmesinin nedeni şu "genel bakış" fikri ve onun kütüphaneler hakkında söyle­ diklerini ben bütün bir kültüre uygulamak isterdim: Burnunu kitaplara sokan kişi kültür için, hatta okuma için bir kayıptır. Çünkü mevcut kitap sayısı yüzünden, bu genel bakışla her kitap arasında ister istemez bir seçim yapmak zorunluluğu vardır ve her okuma, zor ve zaman isteyen bütüne hakim olma çabasında bir enerji kaybıdır.
Reklam
Burada, Güney Kaliforniya'da oldukça iyi kütüphaneler vardı. Büyük bölümü yakıldı bile...
Sayfa 101 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Bağdat
Bağdad, tarihi ve içtimai bir çok vakalara sahne olmuştur. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: «Arab Irak'ında, Dicle ile Fırat arasında bir şehir kurulacak. O şehirde Abbasi oğulları melik olurlar. O şehrin adı (Zevra) dır O şehirde çok kanlı bir harb vuku bulacak, kadınlar esir edilecek, erkekler koyun boğazlanır gibi boğazlanacaklardır.» Hakikaten de öyle olmuştur. (656) senesinde Müstâsım halife zamanında ve vezir İbni Alkamînin fesadı üzerine Hulâgû tarafından zaptedilen Bağdad'a yürekler acısı facialar cereyan etmiş ve kırk gün katliâm yapılmıştır. Şehirde her türlü zulüm icra olunmuş medeniyet ve ilim namına ne varsa hepsi mahvedilmiştir. Kütüphaneler dolusu yazma kitapların suya atılması yüzünden Dicle, haftalarca siyah akmıştır. Daha sonra (803-1400) senesinde de Timurlenk Bağdada girmiş ve bir saat zarfında 90 bin suçsuzun kanını dökmüştür.
Sayfa 454 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okuyor
Leo ve Notsch
Babaannemin çok uzun zamandır Missouri'de yaşayan Yakın arkadaşlarından biri, bu fikrime katılmıyordu. Dediğine göre kasabanızın daima yaşamasını istiyorsanız, kitabevi ve kütüphaneler ilk önce inşa edilmesi gereken binalarmış.
aristoyu izbanda hayal ettim bi an
Güzel park ve bahçeleri olan bölgelerde yaşayanlar, kendi bahçelerine daha az ihtiyaç duyarlar; kamu iyi kütüphaneler, müzeler ve düzgün toplu ulaşım hizmeti sunuyorsa, Aristoteles'e layık temel yaşam şartlarına yaklaşmış oluruz.
Reklam
Kucak dolusu kütüphaneler taşıdım odamın yalnızlığına. Kim bilir, kaç sahafın tozu yapıştı ayaklarımın altına? Ya hatıratımın çırılçıplak mahzenleri? Bu senfoniyle hışırdayan yaprak sesleri, bu parmak uçlarımda gezinen harfler, bu tahayyülümü kanatlandıran kitap manzaraları; söyleyin, o mahzenlerin rutubetini havalandırabilir mi? Çoğu zaman ölümün gurubuna denk düşüyor tahayyülün tan’ı. Aklımda şimşek şimşek şafak sökerken bu isteksizlik, bu kendini beğenmiş ölgünlük niye?
"Stanley paha biçilmez bir şeyi anlamamı sağladı. Görüyorsunuz işte, kütüphaneler kitaplardan ibaret değil. Sekiz yaşındaki bir çocuğun gözlerini dünyanın harikalarına açabileceği ve seksen yaşında yalnız bir kadının onun için en önemli şey olan insanlarla bağ kurmak için geldiği yerdir. Bir gencin ödevini yapabilmek için değerli sessiz bir alan, yeni gelen bir göçmenin kendine yeni bir topluluk bulacağı bir yer. Kütüphaneler dünyanın neresinden gelirse gelsin zengin fakir herkesin kendini güvende hissedebilecekleri yerlerdir. Onları güçlendirebilecek bilgilere erişebilecekleri bir yer."
Sayfa 281 - Orenda KitapKitabı okudu
Şu yönetim danışmanlarının hesap makineleri ve hesap tablolarıyla asla hesaplayamayacakları şey, kütüphanenin kitaplardan çok daha fazlası olduğudur. Kütüphaneler uçurumdan düşmemizi engelleyen ağlar gibidir. Korumaya çalıştığımız şey de bu.
Sayfa 86 - Orenda KitapKitabı okudu
Birazdan kil tabletler, alfabenin icadı, parşömenler, ışıltılı el yazmaları, kütüphaneler ve benzerleri hakkında birçok şey okuyacaksınız.
Sayfa 7
Reklam
Yazarın fikirlerinin aklında nasıl belirdiğini; fikirlerin mü­rekkep hokkasının başında, karnı sıkışmış, kafası sayfalara gömülmüş haldeyken mi gelip gelmediğini çabucak anlarız; ki bu durumda kitabıyla alakamızı da çabucak keseriz! Kasılmış bağırsaklar kendini hızla ele verme konusunda -bun­dan hiç şüpheniz olmasın- ağır havadan, alçak tavanlardan ve dar odalardan geri kalmaz. Farklı bir ışık arayışı da vardır. Kütüphaneler her daim çok ka­ranlıktır. Yan yana dizili kim bilir kaç ciltten oluşmuş tepeler, yığınlar ve yüksek raflar; hepsi de ışığın içeri girmesini engelle­mek üzere bir araya gelmişlerdir. Bazı kitaplar dağların keskin ışığını veya denizin güneşli pırıltılarını yansıtır. Özellikle de renkleri... Kütüphaneler de, orada yazılan kitaplar da gridir. Alıntılarla, referanslarla, dipnotlarla, sayısız çürütmelerle dolup taşarlar. Yazarın bedenini getirin aklınıza: ellerini, ayaklarını, omuz­larını, bacaklarını. Kitapları fizyolojinin ifadesi olarak düşü­nün. Pek çok kitapta oturup kalmış, kamburlaşmış, iki büklüm olmuş, masanın üstüne büzülmüş bir bedenin varlığını hissede­ bilir okur. Yürüyen bir beden kıvrımsızdır, yay gibi gergindir; güneşe maruz çiçek gibi, çıplak gövdesi, gergin bacakları, ince kollarıyla maruzdur engin boşluğa. Bir kitabın, bir insanın veya bir müzik kompozisyonunun değerini anlamaya yönelik ilk sorumuz şudur: Yürüyebili­yor mu?
Sayfa 24
Kitap tutkusu, sigara tiryakiliğinden daha şiddetli bir iptilâdır. Böyle bir hastalığa müptelâ olanların ilk koşacakları şifa yurtları ise, yayınevleri, kütüphaneler ve sahaflardır. Özellikle sahaflar kitapla ilgili olağanüstü maceraların, ilginç gelişmelerin cereyan ettiği mahfiller olması bakımından son derece önemlidir. Sahaflarda kitaplar ve kitap delileri hakkında yapılan sohbetlerin, kulislerin, rivayetlerin, hatta dedikoduların tadına doyum olmaz. Bir yandan tozlu rafları karıştıran kitap kurdu, diğer taraftan tam bir kitap mütehassısı olan sahafın verdiği bilgileri can kulağıyla dinler, ömrünün en mesut dakikalarını o sırada yaşar.
Sayfa 148Kitabı okudu
Temel bilimlere ve teknik konulara önem verilmesi doğaldır. Ancak sosyal bilimlerdeki eğitim ona paralel gitmelidir. Çünkü kültür alanında eğitilmemiş, çağdaş dünya görüşüne ulaşamamış bir teknik kişi mesleğinde bile yararlı olamaz. Sosyal bilimler konusunu önemle ele almak zorundayız. Çünkü bir ulusun özelliğini ve özgünlüğünü oluşturan ozanlar, yazarlar, filozoflar, mimarlar, ressamlar ve heykeltraşlardır. Yapılacak bir başka önemli iş de, tübitak’a paralel olarak bir kültür kurumunun kurulmasıdır. Yani akademiler adı altında çalışan, öğretim yapmayıp sadece araştırma ile uğraşan bilim merkezleri oluşturmak. Bu bilim yurtlarının kadrolarını ek ücret almaksızın üniversite öğretim üyeleri oluşturmalı, ancak kendilerine tam mevcutlu kütüphaneler, gerekli araçlar sağlanmalıdır. Türk kültür kurumu kurulduğu gün Türkiye başıbozukluktan çıkmış, bilimsel ve çağdaş bir düzeye oturmuş olacaktır. Ancak bunun gerçekleşmesi devlet planlama teşkilatı ve onunla birlikte parlamenterlerimizin göstereceği ilgiye ve etkin girişimlere bağlıdır.
Sayfa 274Kitabı okudu
Günümüz­den yüz milyon yıl sonra, insanlığın büyük eserleri olarak gördüğü­müz her şey -heykeller ve kütüphaneler, anıtlar ve müzeler, şehirler ve fabrikalar- en fazla bir sigara kağıdı kalınlığında tortu tabakasına dönüşecek..."Şimdiden ardımızda silinmez bir kayıt bıraktık"...
Sayfa 129 - Okuyan Us.
fikirmiş falan, bende yok öyle şeyler! bir tanecik fikir bulamazsınız bende! ve benim gözümde hiçbir şey, ama hiçbir şey, şu fikir denen şeylerden daha aşağılık, daha boktan, daha tiksinç değildir! kütüphaneler ağzına kadar fikir dolu! kafelerin bahçeleri de!... bütün çöpten çelebiler fikir zengini olmuş!... hele o felsefeciler!... tabii fikir deyip geçmeyin, heriflerin geçim kaynağı!... gençlerin aklını alıyorlar fikirlerle! hepsini bağlamış pezevenkler!...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.