Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş , peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusu vermemişti. Etrafına daima bir yabancı gözüyle bakmış, hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış, bu yalnızlığının gururu içinde memnun olmaya çalışmıştı.
Yalnız, gökyüzündeki yıldızlardan çayın dibindeki çakıllara, doğu tarafından kopup gelen bulutlardan batı tarafındaki denize kadar uzanan ve yayılan bu kocaman gecenin içinde, yapayalnızdı.Düşüncelerini hangi yöne koşuşturursa koşuştursun karşısına kimse çıkmıyordu.
Onu hem hayrete düşüren,hem düşündüren bir his de kübra ile tekrar ve muhakak karsilasagina dair kafasinda yasayan bir kanaati.
Sanki yarım kalmış bir işin tamamlanması lazımdı ve günün birinde kübra herhangi bir yerde bu işi tamamlamak için karşisına çıkacaktı.