Bu altüst oluş, bu hercümerç içinde yürüyüş, Cumhuriyet Caddesi'nde Gülsüm'e rastlayana kadar sürdü, ve Gülsüm'ü görünce derhal çaktırmadan kendimi gözden geçirdim, annemin özenle ütülediği mavi gömleğimi, geçen yıl dayımın hediye ettiği belli belirsiz bordo çizgileri olan lacivert kravatımı, eh işte biraz eski ama boyalı pabuçlarımı, hafif dizleri çıkmış pantolonumu, ceketimin sarı metal düğmelerini beğendim. Ama sanki yüzüme biraz gölge bulaşmıştı da Gülsüm gözleriyle onu sağa sola itiyormuş gibi bakrnıştı, eğri pala siyah kaşların altında pınar tazeliğindeki bakışında kendi gölgemi bir an ben de görür gibi oldum, ayak değiştirdim, adımlarına uyum sağlarken şen olmasına dikkat ettiğim bir sesle, temkinli bir günaydın dedim. Gülsüm ise, duruma vakıfmış gibi, bir tanrı esirgesin sesi buldu, günaydınımı yanıtladı. Lisede o fene, ben edebiyata ayrılmıştık. Teneffüslerde ve böyle arada okula gelirken görüşüyorduk. Gülsüm'ü gördükçe büyüdüğümüzü, daha hızlı kirlendiğimizi kavrıyordum, ortaokulda, aynı sınıftayken, eline omuzuna dokunduğum, itiştiğimiz, arada saçını bile çektiğim delişmen kızdı. Durmadan, durmadan konuşurduk, iddialaşırdık. Şimdiki gibi temkinli günaydın ile buğulu karşılıktan sonra susarak yürümezdik. Masumiyetimiz hesapsızlık da demekti, ki elimizden alınıyordu, hissediyorduk.
Sayfa 102 - DağKitabı okudu
Cam Gibi-Esaret
… Aynı lacivert aslında her şikayet Sıkı ve gergin dudaklarda nefret Amok koşar hepsinde hakim cinnet Korkarım, bitmeyecek bu esaret Kaan Başar Candaş
Reklam
Geceye heves et gündüz gözüyle çarşıya var tüccarda kelime çoktur al kurtar kölelikten gönlün yettiğince kelimeyi azad et; şiir bir kafes, şiirle tükeneceğine boşlukla beslensin, kelime olacağına kuş olsun hatta bülbül olacağına karga, ve gecenin lacivert sayfalarını uçuşuyla doldursun geceye heves et, şiirden kurtulsun!
Sayfa 29 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
“Dümende ve başaltlarında insanları vardı ki bunlar uzun eğri burunlu ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki sırtı lâcivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler…”
Sayfa 40 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Şair şöyle diyor: "Babalar paltolardır; gri, yeşil, lacivert Her pederin pederi kendi yüreğine dert"
Akşam. Puslu. Gökyüzünde altın sarısı, kaymaksı bir doku; en yukarılarda, ötelerde, yükseklerde ne olduğu görünmüyor. Eskilerin bilgisine göre oralarda septiklerin en yücesi ve en sıkılmışı oturuyordu: Tanrı. Bizim bilgimize göre de orada olan yalnızca berrak, lacivert, çıplak, açık saçık bir hiçlik. Bense orada ne olduğunu artık bilemiyorum, çünkü çok fazla şey öğrendim. Bilgi, bilginin hatasız olduğuna mutlak güven bir inançtır. Benim de kendime sarsılmaz bir inancım vardı, içimdeki her kuytu köşeyi bildiğime inanırdım. Oysa şimdi...
Reklam
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.