mmyk

mmyk
@lejyonherr
Savaş bitmiş ben nöbette unutulmuşum
iühf
17 okur puanı
Kasım 2017 tarihinde katıldı
Bu dünyaya burayı yaşanacak bir şey yapmaya değil, iyi ya da kötü, yaşamaya geldim. Bir kişi her şeyi yapamaz, ama bir şeyler yapmış olmalı; çünkü zaten her şeyi yapamaz, yapması da gerekmez ki bir şeyi yanlış yapmasın. Valiye ya da milletvekiline şikâyet dilekçeleri yazmak durumunda değilim, onlar yaptıklarından beni haberdar etmek durumundalar ve şikâyet ettiğimde de duymuyorlarsa ne yapmalıyım?
Reklam
Ee, anlatın bakalım, toplumun temellerinin altını oydunuz mu? Suçluları aklayıp, suçsuzları mahkûm ettiniz mi?
Adaletsiz yasalar var: bunlara uymalı mıyız yoksa değiştirmek için çaba mı göstermeliyiz? Ya da yasa değişene kadar uymalı mıyız yoksa bir defada çiğneyip geçmeli miyiz? İnsanlar genellikle böyle yönetimler varken, değişim için çoğunluğun ikna olması gerektiğini düşünür. Eğer tek başlarına direnişe kalkarlarsa, durumun daha kötü olacağını düşünürler. Ama durumun giderek kötüleşmesi, yönetimin suçudur. Reformu anlamak ve buna zemin hazırlamak daha uygun değil midir? Neden yönetimler çözüm sunan azınlığı dikkate almazlar? Neden daha canları bile yanmadan ağlamaya başlarlar? Neden vatandaşları, yönetimin hatalarını bulmaya ve onları düzeltmeye teşvik etmezler? Neden İsa her zaman çarmıha gerilir, Kopernik ve Luther aforoz edilir ve Washington ve Franklin isyancı addedilir?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu korkunç değişikliğin tek nedeni, kendine inanmayı bırakıp başkalarına inanmaya başlamasıydı. Kendine inanmaktan vazgeçmiş, başkalarına inanmaya başlamıştı, çünkü kendine inanarak yaşamak çok zordu: Kendine inandığında sorunlarını kolay sevinçler arayan hayvansal 'ben'in yararına değil, neredeyse her zaman bu hayvansal 'ben'e karşı koyarak çözümlemesi gerekiyordu; oysa başkalarına inandığında ortada çözümlenecek bir sorun olmuyordu. Her şey zaten çoktan çözümlenmişti, hem de ruhsal ben'e karşı hayvansal ben'in yararına çözümlenmişti. Ayrıca kendine inandığı sürece hep insanlar tarafından ayıplanmışken, başkalarına inandığında çevresindeki insanların övgüsünü kazanıyordu.
"Yüzyılımızın bütün kültürü içinde büyük kentlerde nüfusun %90'nından fazlası benim mülküm diyebileceği bir yere sahip olmayışı gerçeğinden daha korkunç bir saçmalık olmadığını ileri sürebiliriz. Manevi ve ailevi varlığın gerçek düğüm noktası aile ocağı ve yuva toplumsal girdapla silinip süpürülmektedir. Bu açıdan vahşilerden çok gerideyiz. Mağara adamının mağarası Avustralya'nın kilden kulübesi Hintlinin kendi ocağı varken, Modem proletarya pratikte havada asılı durmaktadır.''
Reklam
Reklam
45 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.