Varolan tüm kişilerin, diğer varlıklara katılmak için kendi merkeziliklerinden dışarı uzanmak olanakları ve gereksinimleri vardır. Bu dışarı çıkış tehlikelidir; organizma çok uzağa giderse, kendi merkezlenmişliğini, kendi kimliğini yitirir -bu fenomene biyolojik düzeyde kolaylıkla rastlanabilir. Nevrotik, kendi çelişkili merkezini yitirmekten çok korkuyorsa, dışarı uzanmayı reddeder ve kendini kasarak geri çeker, dünya alanını ve reaksiyonlarını kıstıkça büyümesi ve gelişmesi durur. Bu durum Freud'un zamanında yaygın bir biçimde rastlanan nevrotik bastırmaları ve ketlemeleri oluşturuyor. Oysa, günümüzün dışa yönelimli uyumculuk dünyasında, yaygın nevrotik tarz tam tersiyle karşımıza çıkıyor; benliğin diğerlerine katılımı ve diğerleriyle özdeşleşmesi içinde varlığı iyice boşalana kadar dağılıp yok oluyor.
May bu noktada, kişinin kendi hayatını sona erdirmeye gücünün yettiğini tam olarak anladığı, ancak intihar etmemeyi seçtiği ana kadar, hayatını ciddiyetle sona erdirmeye kalkışmayacağını söylüyor.
Batılı düşünce, anlamanın teknikten sonra geldiğini düşünür; buna göre doğru teknik bulunursa hastanın gizi çözülecektir. Varoluşçu yaklaşım bu eğilimin tam tersini tutar: teknik anlamadan sonra gelir.