"Kadınlar ülkesi" sadece kadınların hayatlarını sürdürdüğü gülümseten bir ütopya.Bilim kurgu klasikleri arasında geçmesine rağmen bana daha çok felsefik bir roman izlenimi verdi.Üç amerikalı erkek planlayıp keşif yaparlar.Bu duydukları şehir efsanesinin gerçek olduğuna ülkedeki tek cinsiyetçiliği,kardeşlik duygusunu,bakire doğumunu,bu eşsiz annelik içgüdüsünü görünce inanırlar.Onların dünyasındaki kadın profiliyle kadınlar ülkesindeki kadın profili tamamen farklıdır.Buradaki kadınlar adeta saf,hastalıksız,güçlü kuvvetli bir ırk yaratırlar.Tüm din,eğitim,inşaat,tarım vs herbir işi erkeklr hiçbir şekilde gereksinim duymadan kendi kendine yetebilen tüm ömrünü çocuklarına ve devletinin gelişmesine adayan zeki kadın topluluğu.Diğer tarafta 3 Amerikalının kendi ülkesindeki kadınların
görevlerinin sadece kocalarına hizmet etmek ve çocuklarla ilgilenmek olduğunu söyler.Tabi şu an zaman pek de böyle değil yazarimiz 1915 lerde kaleme almış.Şu an yazsa tabiki farklı bir bakiş açısıyla yazardı. Sözde "Erkeklik" kimliğinde kültüre bağlı dayatılan zorbalıklara,aşağılanan ve şiddet gören tüm kadınlara selam olsun diyerek sonlandırıyorum.