3 MAYIS 1944'Ü HAZIRLAYAN ORTAM Yakın dönem Türk siyasi hayatının önemli sıra taşlarından biri de 3 Mayıs 1944'te cereyan eden olaylar ve akabinde sahnelenen Türkçülük Davası'dır. 3 Mayıs 1944'te Türkçülüğe karşı Haçlı Seferine girişilmiştir. İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanlığı sırasında CHP, devletin bütün imkânlarını
Gizli liderlik daha çok, merkezi uyumun en uç seviyede ve soyut bir şekilde yüceltilmesidir. Taraftar ve lider arasındaki gerilim, lider görüş mesafesinden çekildiğinde en yüksek seviyesine ulaşır. Geriye kalan şey, hiçbir kişisel detayın yer almadığı, en saf ve kusursuz itaat gerçeğidir. Bilinmeyen bir otoriteye, bir yetkililer grubuna, nesnel bir yasanın temsilcisine itaat etmek kararlı bir ciddiyet karakterine sahip olsa da, yetkili kişi prensipte gizli kaldığı sürece, bu itaat daha da yükselerek esrarengiz bir mutlaklık seviyesine ulaşır. Yöneticinin görünür ve tanınır olmasının yanı sıra, kişiliğin gücü olan bireysel telkinin de hâkim olan ilişkide ortadan kalktığı kabul edilmelidir. Yine de bununla birlikte ilişkideki sınırlamalar da yok olur. Yani gerçek ilişkide bulunabilecek tek bir kişinin göreceli, deyim yerindeyse “insani” tavırları. Bu durumda itaatin, sınırlar söz konusu olduğu sürece kesin bir şekilde tanımlanmamış, soyut bir güce _hiçbir yerde görülemeyen ve tam da bu nedenle her yerde beklenebilecek bir güce_ tabi olma hissi ile teşvik edilmesi gerekir. Bir grubun egemen otoritenin birliği yoluyla sosyolojik olarak evrensel uyumluluğu, bilinmeyen liderliğe sahip gizli toplum örneğinde, bir focus imagitıarius’a doğru değişir ve böylece en farklı ve yoğun formunu edinir.
focus imagitıarius_ hayali odakKitabı okudu
Reklam
"Müslüman, dalgalarla sürüklenmek ve insanlık kervanının her yöneldiği ve yürüdüğü yöne gitmek için yaratılmamıştır. Çünkü o, risalet ve gerçek ilmin sahibidir. Dünyanın gidişat ve istikametinden o sorumludur. Onun makamı, taklit etmek ve uydu olmak derekesi değildir. Onun gerçek mevkii, yön vermek, irşat etmek, liderlik yapmak, iyilikle emretmek ve kötülükten nehiy etmektir. Zaman değişir, toplum isyan ederek doğru yoldan dönerse zilleti kabul ederek silahlarını bırakmak suretiyle boyun eğip zamana teslim olmamalıdır.Mümine düşen şey, Allah'ın hükmü tecelli edinceye kadar, onunla mübâreze etmek, tek başına da olsa onunla mücadele etmek, savaşmaktır. Güç durumda kalır kalmaz hemen boyun eğmek, kaza ve kaderi mâzeret göstermek, zayıf ve bayağı kişilerin işidir. Gerçek mümin, bizatihi Allah'ın galip kazası ve değişmeyen kaderidir. " Muhammed İkbal
Harp esnasında Ziya Gökalp'in İttihat ve Terakki namına neşretmiş olduğu yeni fikirlerde herkes bu yeni fikirleri iyi hazmetmeye başlamış olduğu için bütün İttihatçıların bu yeni ve konkret prensipleri müdafaa etmek üzere Mustafa Kemal Paşa'nın etrafında toplanması gayet kolay ve tabii bir hadise olmuştu." 1927 tarihli ünlü söylevinde (Nutuk), Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Türk ulusal kurtuluşunun kişi merkezli bir öz anlatısını ya da otobiyografik tarihini kurdu. Bu söylevi dünya savaşı yenilgisinin ardından yaralı ama hâlâ iddialı bir egonun çok daha savunmacı bir yansıması olan Talât'ın anılarının gururlu ve pozitif bir benzeri olarak görebiliriz. Talat da Kemal gibi Türk ulusunun canlanmasına ve kendini kabul ettirmesine fedakarca hizmet ettiğini iddia etmiştir. Kemal'in otobiyografik tarihi, savaş sonrası İstanbul hükümetine karşı Anadolu'daki asilere liderlik etmeye başladığı Mayıs 1919'da başlar;dolayısıyla, isyandan önce ve isyan sırasında İTC'nin ve Talât'ın rolünü tamamen dışarıda bırakır. Bununla birlikte, önemle belirtilmelidir ki, konuşmasında diğer İTC'li seleflere ve eski yoldaşlara karşı yönelttiği ağır eleştirilerden de Talât'ı hariç tutar. Daha sonraları, ne zaman ki konumu dokunulmaz bir nitelik kazanmış ve ne zaman ki eski İTC liderlerinin geri dönüşü ya da örgütlenmesi imkansız bir hal almıştır. Atatürk Jackh'a (Ernest Jackh) göre, o zaman, "başarılarının kayda değer bir ölçüde Talât'ın omuzları üzerinde yükseldiğini samimi olarak beyan edebilmiştir."
EN İYİ OLMAK İÇİN GEREKENLER
KİŞİSEL YETERLİLİK Bu yeterlilikler kendimizi idare etme şeklimizi belirler. · Özbilinç: Kendi iç hallerini, tercihlerini, kaynaklarını ve sezgilerini bilmek. · Duygusal bilinç: Kendi duygularını ve bu duyguların etkilerini tanımak · Doğru özdeğerlendirme: Kendi güçlü yanlarını ve sınırlarını bilmek · Özgüven: Kendi değerini ve yeteneklerini
Varlık Yayınları ⸻ MOBIKitabı okudu
Sahip olduğu gücü kabul etmek insanı işi ve seçimleri üzerinde bir kontrolü olduğu hissini veriyor
Reklam
54 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.