Esra

Bazen hayatınızda tek bir şeye dokunarak birçok değişikliği başlatabilirsiniz. Yeter ki pişmanlıklarınıza harcadığınız emeği, yapacaklarınıza ayırın.
Reklam
Travmaları ve olumsuz olayları atlatmamızı sağlayan şey, her zamanki düzen içinde devam eden hayat rutinidir.
Psikolojik araştırmalar şunu gösteriyor ki çocukluk döneminde yaşanan her mahrumiyet veya sıkıntının insanı travmatize etmeyeceği gibi, bunların insanın ruhsal olgunlaşmasına katkı sağlayabilmesi de mümkündür.

Reader Follow Recommendations

See All
Sürekli olarak pozitif ve mutlu kalma gayretinde, eğlenme, keyifli vakit geçirme derdinde olmak, gerçek sorunların ve dertlerin içindeki hazineyi bulmaktan alıkoyar.
İnsan sorun çözme becerisini ancak olumsuz durumlar veya duygular yaşarken öğrenir ve geliştirir. Kaygı hissetmek, sıkıntı yaşamak, bunalmak ve sıkılmak... İşte bunlar olmadan insan, keşif denen yolculuğa başlayamıyor bile.
Reklam
Hayat bir film, sen ise kendi repliklerinden ve sahnenden mesulsün.
İnsanı insan yapan, zıtlıklar içindeki âlemde kaim olmasıdır. Mutluluk kadar mutsuzluğun da olduğunu bilmek, mücadele kadar vazgeçebilmenin de bir güç olduğunu fark etmek ve bunu kabullenmek insanı psikolojik iyiliğe götürür.
Acı çekip ağlamadan gülebilmenin kıymetini, kavga etmeden huzurun nimetini, hasta olmadan ayakta durabilmenin şükrünü öğrenemez ve içselleştiremezsin.
Sonu olmayan sorular tünelinde çırpınıyorum: Yok mu olacağım ben? Hayatım yok mu olacak; onca emekle kurduğum, uğruna mücadeleler ettiğim hayatım? Peki sevdiklerim... onlar da mı yok olacak? Gün gelecek, bitecek mi her şey sahiden? Madem bitecekti neden var oldu yaşam, neden var olduk biz?... Neden bütün bunlar...
'Benim' dediğim hiçbir şeyin, kendim dahil, ne gerçekten benim olduğunu ne de güvende olduğunu acı bir şekilde duyumsuyorum... hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir şekilde... İşte o vakit her şey manasız geliyor. Ayağımın altındaki zemini yitiriyorum, başım dönüyor...
Reklam
Koşmazsam, yavaşlarsam ya da yalnız veya boş kalırsam, durursam... düşünüyorum. Düşünüyorum ve düşündükçe fena şeyler oluyor. Ah o düşünceler! Bilseniz öyle kötü, öyle yaramazlar ki! Hele bir musallat olsunlar zihnime, kurtulmak mümkün olmuyor. Bir düşünce bir diğerine bağlanıyor, o ise bir başkasına. Kafamın içinde labirentler yaratıyorlar, çıkış yolunu bulamıyorum.
"Kendimiz için seçimler yaptığımız sürece kaygı hep var olacak."
Seth Godin, Dip adlı kitabında vazgeçmekle vazgeçmemek arasındaki ince çizgiyi irdeler ve çok sık duyduğumuz "Asla vazgeçme!" sözünün kötü bir tavsiye olduğunu söyler. Onun yerine şunu önerir: "Uzun vadede büyük potansiyeli olan bir şeyi, sırf anlık stresine dayanamadığın için asla bırakma."
Sessizce köşede durmam, olan biteni anlamadığım anlamına gelmiyor. Bilâkis hepinizden daha fazla hissediyorum. Daha fazla gözlemliyorum. Bunlarla o kadar meşgulüm ki içimdeki işleri bitirip dışarıya kafamı uzatmam zaman alıyor, bazen de hiç uzatmıyorum. Oysa varım. Andayım. Hem de belki, hepinizin olduğundan çok daha fazla...
Çoğu içedönük, kendine inanmadan önce daha girişken ve daha özgüvenli olması gerektiğini düşünüyor; "Ancak bunları hallettiğimde cesaret edebilirim" diyor ve yıllar akıp gidiyor. Oysa başaran içedönükler biliyor ki üreten, sanat yapan, sahneye çıkan, eserler veren halleriyle ürkek, yalnız kalmaya âşık ve sade bir hayata susayan halleri hep kol kola yürüyecek. Bu kabulleniş, onları cesur ve başarılı kılıyor.
201 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.