rüyalar anlatılmaz’ı pek sevdiğim deniz yüce başarır’ın sesinden dinledim. kitap çok çok sürükleyiciydi. normalde sesli kitap ve podcastlerde çoğunlukla kendi düşünce akışıma kapıldığımdan dinlediğimi unuturum ama bu kitapta hiç öyle olmadı. veysel, pilar, eyüp, müesser, perihan ve bülent karakterlerinin her birinin zihninden karakterleri ve geçmişlerini tanımamız ama buna rağmen romanın sonundaki tahmin edemediğim sürpriz beni kitaba bağladı. öyleki iki ayrı bölümden iki ayrı vize haftam vardı/var. ama ben her boşlukta oturup bu kitabı dinledim.
psikoloji atıfları da benim için çok keyifliydi bu arada. eyüp’ün durup durup freud’a laf atmasına kendimi tutamayıp güldüm her defasında. insanların travmatik çocukluklarının onları beş para etmez birine dönüştürmesini de kabullenemiyorum sanırım. yani evet, yaşadıkların çok zor, ama buna karşılık kimseye zor anlar yaşatmamayı tercih etmek varken sürekli bir kompleksli halle onların da içini kazımak benim için “ayy ama neler yaşamış” diyerek geçilmeyecek şeyler. bazı karakterleri her şeye rağmen sevmiyorum bu yüzden.