Daha önce İtalyanlara vaadedilmiş olan İzmir ve çevresi, Lloyd Ge­orge'un önerisi, Başkan Wilson'un onayı ile avans olarak Yunanlılara ve­rilir.
Lloyd George, 26 Şubat'ta Avam Kamarasında, İstanbul'un Türklere bırakılması kararının sebeplerini aşağıdaki şekilde açıkladı: 1918 Ocak ayında "Türkiye'nin payitahtından ve ahalisinin çoğunluğunu Türk teşkil eden Anadolu'daki ve Trakya'daki zengin ve önemli arazisinden mahrum edilmeyeceği" hakkındaki sözlerim, o zaman bütün partilerce tasvip edildiğine göre bugün "Bir taahhüt" hâline gelmiş gibidir. Beni o tarihte bu şekilde konuşmaya götüren iki sebep olmuştu. Bunlardan birisi, İngiliz işçisinin bizi "Harp gayelerini takip ve tespite davet etmesi, ikincisi de Hint Müslümanlarının Osmanlı İmparatorluğu'na karşı duydukları sempati idi". Çünkü Hindistan valisi tarafından gönderilen ve 1919 Mayıs'ında, Paris Barış Konferansı'nda da dikkate alınan raporda "İslam hissiyatı fevkalade teessür içindedir, İslam münevverleri, Türkiye'nin mühim zayiata uğramasına şimdiden hazırlanmışlarsa da İstanbul'dan çıkarılmasına asla razı olamazlar" denilmekte idi.
Sayfa 10
Reklam
İşte bu iki devletin(İtalya ve Fransa) kesin muhalefeti, dünya Müslümanları arasında özellikle Hindistan'da İngiltere aleyhinde meydana gelen cereyan, Türk milli direnişinin gün geçtikçe kuvvetlenmesi ve İngilizlerin, bu gücü yok etmek için, o sıralarda yeter kuvvete sahip olmaması karşısında Lloyd George, ilk Londra Konferansı'nın, İstanbul'un Türklere bırakıldığına dair olan 14 Şubat 1920 tarihli kararına katılmak zorunda kaldı.
Sayfa 9
General Sarrail, "Boğaziçi sahillerinde bir miktar Rum tüccarı olduğu için, Trakya'nın ve İstanbul'un Rumlara ait olduğunu kabul etmek çok gülünç bir iddiadır" diyordu. İşte bu karışık ve sıkıntılı ortam içinde İngiliz Kabinesi, Lord Curzon'un Türkleri Doğu Trakya ve İstanbul'dan yoksun bırakan planını tartıştı. Planın aleyhinde konuşanlar oldu, özellikle Hindistan İşleri Nazırı Montagu, bu meselenin Hindistan'da büyük olayların çıkmasına sebep olacağını söyledi. Gerçi Lord Curzon, planını kuvvetle savundu fakat bu plan, Lloyd George ve Balfour'dan başka taraftar bulamadığı için, 6 Ocak 1920'de, kabine tarafından reddedildi¹⁰. ¹⁰ Lord Curzon, planının reddedilişini 7 Ocak 1920'de aşağıdaki şekilde protesto etti. "Dün kabinede çoğunlukla alınan karara ...... Türklerin İstanbul'da bırakılması kararına karşı ısrarlı ve ciddi muhalefetimin protokole geçirilmesini istiyorum... Verilen kararın kısa görüşlülük ifade ettiğine ve uzun bir zaman için kararların isabetsiz olduğuna inanıyorum... Hindistan'da karışıklıkları önlemek maksadıyla... Avrupa'nın aşağı yukarı beş yüz yıldan beri beklediği ve bir daha geri gelmeyecek olan bir fırsatı kaybettik. İstanbul'da uysal bir Türk hükümeti görmek... fikri, kanaatimce bir hayaldir... Bütün bunların dışında, uğrunda doğuda dövüştüğümüz ve Gelibolu'da fedakârlığına katlandığımız esas hedefin... tam elde edeceğimiz bir anda bir tarafa itilmesinden dolayı üzülmekteyim". Bak, G. Jaeschke, 4, s. 54.
Sayfa 4
"Bu esnada Lloyd George'a şunu ifade ettirmeyi başardılar:"Filistin için uygun temsil gruplarının vakti geldiği zaman,eğer Yahudiler nüfusun kesin bir çoğunluğuna sahip olmuşlarsa,o zaman Filistin böylece bir Yahudi Cumhuriyeti haline gelecektir.Böylelikle Siyonistler için bir çözüm yolu gösterilmiş oluyordu.Şu halde onların yapmaları gereken tek şey,Yahudilerin Filistin'de çoğunluk haline gelmesini sağlamaktı."
"Lloyd George ve Samuel(ki bunlardan ikincisi bizzat Yahudidir)sempati gösterdi ve böylelikle İngiliz desteğini kazanmak için tasarlanmış bir Siyonist diplomatik hazırlık dönemi başlamış oldu."
Reklam
952 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.