Latincede kalp anlamına gelen, İngilizcede ise "çekirdek" ya da "en içteki" gibi anlamlara gelen "core" kelimesinin Arapçadaki karşılığı olan "lübb" aynı zamanda kalp, akıl ve bir şeyin özü anlamlarını da barındırır.
Ve keza iman, insanı ebediyete, Cennet'e lâyık bir cevhere kalbeder. Küfür ise ruhu, kalbi söndürür, zulmetler içinde bırakır. Çünki iman, kabuğunun içerisindeki lübbü gösterir. Küfür ise, lüb ile kabuğu tefrik etmez. Kabuğu aynen lübb bilir ve insanı cevherlik derecesinden kömür derecesine indirir.
... On iki kabuktan oluşan kâinatın özü ve özeti dünyadır. Dünyadaki yaratılmışların özü de insandır. İnsan cinsinin özü ve özeti (lübb ü lübâbı) ise insan-ı kâmildir.
Yeryüzünde olan mahlûkāt denizde olanın onda biridir.
Karada ve denizde olanların hepsi hesap edilse havada olanların onda biri eder. Yerde, denizde ve havada olanların hepsi toplansa ALLAH ’ın birinci kat gökte bulunan meleklerinin onda biri eder.
Yerde, havada, denizde ve birinci kat gökte bulunanlar toplansalar ikinci katta olanın onda biri ederler.
Geri kalanı buna kıyas et!
Her kimde ki var hubb-i Hudâ lübb-i muhabbet
Allah’a eder cânını kurbân Ramazân’da
Dergâhe yüzün dut O kerem-kânına yalvar
Elbette eder derdine dermân Ramazân’da
Hubb-i Hudâ: Allah sevgisi.
Lübb-i muhabbet: Sevginin özü.
Düşünme ve ahlaki duygulanma kapasiteleri (vicdan), insanı diğer canlılardan ayıran en önemli kapasiteleridir. Tanrı'nın insana "kendi ruhunda üflemesi", bu ayrıcalıklı kapasiteleri ifade eder. Ancak, bu kapasitelilik/ mükemmellik ile donatılmış olmak, kendi başına onu değerli/onurlu bir varlık kılmaz. Onur/ haysiyet kazanabilmek için, bu kapasitelerin ilişkili olduğu alanlarda ve kimselerle doğru içeriklendirilmesini sağlayacak bir özün (lübb) oluşturulması gerekir.
1 Giçen nakd-i hayâtı fikr kıl ey dil hisâb eyle
Te'essüf âteşiyle rûz u șeb bağrın kebâb eyle
2 Sakın bir kimseyi âzürde itme levm ü ta'n ile
Hemân öz nefsini tathîre bak levm ü 'itâb eyle
3 Rızâ tahsîline sa'y itmeyűp kim dir ki nefsinçün
Nevâhî semtine meyl eyleyüp halin harâb eyle
4 Niçe bir gaflet ile cünbiş eylersin sefîhâne
Huzûr-ı ma'nevidür turdıgin bir kez hicâb eyle
5 Habib-i Kibriyânın dâmenin tut sen de ey Sıdkî
Hulûs ile o lübb-i lübbe bâri intisâb eyle
Bilinsin ki kâmil, nefeslerini gözeten, gönül hazinesinin kapısında oturup bekçilik eden ve Hakk’tan başka düşüncelerin Hakk’ın kütüphanesine girmesine izin vermeyen kimsedir. "ALLAH ’a giden yollar mahlûkātın nefesleri adedincedir" ilkesi gereği her nefeste Hakk’a yol vardır. İnsan aldığı her nefesi bizzat Hakk’tan alır ve yine Hakk’a verir.
Bilinsin ki, nefes insandan çıktığında hadd-i zâtında heyûlânî ve renksiz olarak çıkar. Bununla birlikte kulun inancı, ameli ve fikri ne ise nefes o renge boyanır ve o elbiseyi giyerek çıkar.
Kur’an-ı Kerim’de ‘düşünme’ ve ‘aklını kullanma’ anlamı şu kelimelerle ifade edilmiştir: akl, lubb, nuha, hicr, mirre, fikr, nazar, hilm, itibar, ru’yet, tefakkuh, teemmül, tevessüm ve zikr.