Huriye

Yalnızca insanların değil mekânların da beni heyecanlandırdığını, duygulandırdığını anlamıştım oralarda. Gençken insanların peşinde aptal gibi koşturup durursun. Sonra bir şey olur bir şey biter, vazgeçersin, kendini şehrin dinlendirici, teselli edici, şefkatli kollarına bırakırsın: Eski evler, ağaçlı sokaklar, yüksek tavanlı kahvehaneler, çay bahçeleri, parklar, eski berber dükkânları, eski bakkal dükkânları ve mavi doğramalı camekânlarında insanın alıp koynuna sokmak istediği ekmekleri sergileyen fırınlar...
Reklam
İlişkiler için gerçekten bir sınır var mı? Varsa da ikinci sınıf sinema eleştirmenlerinin göremeyeceği bir sınır bu. İnsan severken basit sınıflandırmaların sınırlarını değil kendi sınırlarını görür, kendi sınırlarında dolaşır, kendi sınırlarına değer. Benim bildiğim tek sınır bu.
Canlılığın ilk ve temel aşamasının, bir "iç" ve "dış" yaratan, böylece kendisini çevreden yalıtan hücrenin ortaya çıkışı olduğunu biyoloji söylüyor; her türlü sıcak insan ilişkisinin aşağı yukarı aynı şeyi yaptığını da ben söylüyorum. Birbirine dönersin! İki insan birbirine döner! Bu bakışlarla olur ya da aynı yerde susmayla örneğin, en basit biçimde. Sonra, öyle birbirine dönük, kendi dilini yaratırsın.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şunu biliyorum: Birine âşık olunca, ömrün boyunca onu aramışsın da sonunda bulmuşsun gibi, geçmişini tekrar kurgularsın. Basit tesadüfler aşkın ilahi gücünün işaretleri olur çıkar.
Bir doyurgan yalnızlık geliyor aklıma yerimde duramıyorum Dağbaşı yalnızlığı değil su kenarı yalnızlığı değil bir şehir yalnızlığı, boşluğu, ancak istekle takılan gerdanlıklar gibi bo­yunda göğüste pırıl pırıl, bizi yiyen geliş gidişlere sokak gecelerine kötü aşklara karşı kuşanılmış bir yalnızlık, yeni­den doğurganlığımızı hazırlayan hatırlatan kırgın belki ama gitgide bizi hem kendimize hem insanlara iteleyen bir yalnızlık Gerisi tembellik diyorum belki
Reklam
Reklam
400 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.