Neyin hak, neyin hak olmadığının tek bir ölçüsü vardır. O da benim.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre bağımsızlık, mahkemenin davanın taraflarının ve yürütme organının etkisi altında kalmadan yargılama faaliyetini yürütmesi ve karar vermesidir.
Sayfa 144 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Reklam
Hukukun kişiye ve menfaat saiklerine göre değişmesi, krizin toplumu sarması demektir.
Sayfa 23 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Okul
Çocukların ruh ve zihinlerini tekdüzeleşti­rip aynılaştırır ve disiplin altına alır. Asileri ayıklar ve çocukları kapitalist pazarın,dayanışmayı dışlayan hiçbir bireysel farklılığı ve özelliği dikkate almayan rekabetine alıştırır.
İnsan haklarının birincil özelliği onun bireysel olduğudur. İnsan haklarının ikinci özelliği ise, insanın özgürlük haklarıdır. Bu bağlam içerisinde şunu ifade etmek gerekir. Bir yerde herhangi bir haktan bahsediliyorsa muhakkak ilk dile getirilen şey, onun özgürlükle olan ilişkisidir. Zira hak, talep etme düşüncesini beraberinde getirir, talep etmek özgür olmayı gerektirir. En yalın anlamıyla özgürlük, kişinin hayatını kendi tercihlerine göre kurma çabasının başkalarınca keyfi olarak engellenmemesi ve kişinin eylem olanaklarının kısıtlanmaması anlamına gelir.
Sayfa 140 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Hukukun egemen olduğu toplumlarda iktidar tutkusuna kapılmış bir siyasetçi, istese de, her türlü aracı kullanamaz. Araçların kullanımı, siyaset aktörlerinin insaflarına ve ahlâkî yetkinliklerine bırakılmamıştır. Siyasetçiler, ne siyasi amaçları adına birilerini çeşitli düzeylerde hak ve hürriyetlerinden yoksun bırakmanın politikasını veya kirli propagandasını yapma imkânı bulurlar ne de dini iktidar olmanın ve iktidarı elde tutmanın bir aracı olarak kullanma imkânına sahip olurlar. Dinin bu politik kullanımı bir süregenliğe dönüşürse, siyasetin tekel olarak sunduğu dindarlık tipolojisi, "dini olduğu için ahlaka ihtiyacı yokmuş gibi davranan" bir kitleye dönüşür.
Sayfa 57 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Reklam
Siyaset, hukukun sınırları içerisinde çözüm üretmek, ilkeli ve güvenilir olmak sanatıdır. Siyaset, hem şan ve şerefi hem mal ve makamı adil dağıtabilme yetkinliğinin ifadesidir. Birlikte yaşamanın omurgasını teşkil eden iktisadî adaleti sağlamak hukukun işlediği bir yapıda mümkündür. Bu nedenle hukuk ve siyaset çatışmanın alanı değildir. Burada temel ayrım ancak şu olabilir: Hukuk siyasallaşmamalı fakat siyaset hukuksallaşmalıdır.
Sayfa 18 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Yöneten ve yönetilen ilişkisinde yönetenin yönetilenin hizmetkârı olduğuna dair kadim yalanın, yönetenin Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi veya gölgesi olduğu yönündeki tarihî aldatmacanın temel bir hedefi vardır: Yöneten/yönetilen ayrımını meşrulaştırmak ve yönetenlerin doymak bilmez arzularını maskelemek.
Sayfa 17 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Derrida'ya göre, K.Marx'ı çarpan bir "Cin"dir Stirner.
40 syf.
10/10 puan verdi
Stirner'in realistlere ve hümanistlere radikal eleştiriler yaptığı bu kısa eser, pedagojik olarak özgürlüğün mahiyetini ve önemini vurguluyor. Eğitimin ancak özgür bireyler yetiştirmesi gerektiğini, aksi takdirde itaatkâr ve dalkavukluğun kaçınılmaz olduğunu, bununla birlikte eğitimin bilgi vermekten ziyade özbilinç ve farkındalık oluşturması gerektiğini ifade ediyor. Aksi takdirde eğitim (sistemi) pespaye bir olguya dönüşerek, özgür ve bağımsız bireylere değil, dalkavuklara olanak sağlamaktadır. Böylelikle özgürlüğün pedagojik bir değeri kalmamakla birlikte bilgi de hiç olmaktadır.
Eğitimimizin Sahte İlkesi ya da Hümanizm ve Realizm
Eğitimimizin Sahte İlkesi ya da Hümanizm ve RealizmMax Stirner · Fenomen Yayıncılık · 201455 okunma
Reklam
"Özgürlük fikrini uyandıracak, böylece de özgür olanların her seferinde kendilerini yeniden inşa etmelerini sağlayacak olan 'kişisel bir eğitim ve öğretim'dir. Bu nedenden ötürü de Stirner, düşünce tarafından kontrol edilen insanı değil, düşünceyi kontrol eden insanı konu edinmektedir."
Spring'den alıntıKitabı okudu
insanlar gündelik eylemlerinden hayat adına vazgeçe­bilecekleri ideallere varıncaya kadar her şey için, sürekli inşa edilmekte ve kullanılmaktadır. Bu şekilde, modern dünyadaki bi­reyler olmaları gereken bazı idealler uğruna oldukları şeyi feda eden yaratıklara dönüştürülmektedir.
Aristoteles'e göre, siyasî bir toplum, ahlâkî bir toplumdur ve bu toplumda hukuk ve ahlâk iç içe girmiştir. Bu nedenledir ki, hukukun ahlaki bir temelinin olmadığına yönelik iddialar, ahlaki göreceliğin hâkim olduğu dünyada hangi "doğru" diyebileceğimiz öğretinin bize temel olacağı çok sağlıklı bir değerlendirme olarak görülmemektedir. Hukukun ahlaki bir temelinin olması onun adalet duygusunun üzerine inşa edilmesi gerektiğini ifade eder.
Sayfa 92 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
130 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.