Arkadaşlar merhaba 17 temmuz pazartesi itibaren eğlenmek TV YouTube kanalı e-kitap okuyacam herkes davetlidir 17 temmuz pazartesi itibaren 16:30 da gülümse TV YouTube kanalında
youtube.com/channel/UCiyQdG...
Kurtuluş savaşı genel durumu ve kahramanlıkları iletişimi anlatın çok güzel kitap herkese tavsiye ederim kitap Mustafa Kemal Atatürk un kurtuluş savaşı mücadele ve istihbarat ve halkı bilinçlendirmek halka gerçekleri anlatmayı vb konuları içeren çok güzel kitap
NutukMustafa Kemal Atatürk · Parola Yayınları · 201427,4bin okunma
Yunan Ordusunun Manisa ve Aydın Çevresinin İşgâli Bu tarihe kadar, Yunan ordusunun Manisa ve Aydın çevrelerini de işgal etmiş olduklarını öğrendim. Fakat, İzmir’de ve Aydın’da bulunduklarını bildiğim kuvvetlerin ne durumda olduklarına dair daha hiçbir yerden açık bir bilgi elde edemiyordum. Doğrudan doğruya bu kuvvet komutanlarına da bazı emirler
Trakya-Paşaeli Cemiyeti, yetki sahibi olmamak üzere İstanbul’da bir hey’et bulundurabilir. Ben İstanbul’da iken, Trakya Cemiyeti üyelerinden bazılarıyla görüşmüştüm. Şimdi zaman geldi. Gereken kimselerle gizlice görüşerek derhal teşkilâtı kurunuz ve benim yanıma da temsilci olarak değerli bir iki kişi gönderiniz. Onlar gelinceye kadar Edirne ilinin haklarının savunucusu olmak üzere, teşkilât üyelerinin beni vekil seçtiklerini belirten imzalı bir belgeyi kendi imzasıyla ve şifreli telgrafla bildiriniz. İstiklâlimizi kazanıncaya kadar, bütün milletle birlikte fedakârca çalışacağıma inancım üzerine yemin ettim. Artık benim için Anadolu’dan hiçbir yere gitmemek kararı kesindir.” Trakya’nın manevî gücünü yükseltmek amacıyla bu talimâta şu bilgileri de ekledim: “Anadolu halkı baştan aşağı bölünmez bir bütün haline getirildi. Kararlar istisnasız, bütün komuta hey’etleri ve arkadaşlarımızla birlikte alınıyor. Vali ve mutasarrıfların hemen hepsi bizimle beraberdir. Anadolu’daki millî teşkilât, ilçe ve bucaklara kadar genişledi. İngiliz himâyesi altında bağımsız bir Kürdistan kurulması ile ilgili propaganda ortadan kaldırıldı ve taraftarları yola getirildi. Kürtler Türklerle birleşti.
Ya Bağımsızlık Ya Ölüm Bu kararın dayandığı en güçlü düşünce ve mantık şuydu: “Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medenî insanlık dünyası karşısında uşak
Benim Kararım Efendiler, ben bu kararların hiçbirinde uygunluk görmedim. Çünkü, bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklaır çürüktü, temelsizdi. Gerçekte, içinde bulunduğumuz o tarihte, Osmanlı Devleti’nin temelleri çökmüş, ömrü tamamlanmıştı. Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele bunun da bölüşümünü sağlamaya çalışmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükûmet, bunların hepsi anlamı kalmamış bir takım boş sözlerden ibaretti. Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ne gibi bir yardım sağlanmak isteniyordu O halde ciddî ve gerçek karar ne olabilirdi? Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da millî egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak! İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur..
Genel Durumun Dar Bir Çerçeve İçinden Görünüşü Bu açıklamalardan sonra, genel durumu daha dar bir çerçeve içine alarak, kısaca ve hep birlikte gözden geçirelim: Düşman devletler, Osmanlı devlet ve memleketine karşı maddî ve manevî saldırıya geçmişler, Onu yok etmeye ve paylaşmaya karar vermişler. Padişah ve Halife olan zat, hayat ve rahatını
Burada pek önemli olan bir noktayı da belirtmeli ve açıklamalıyım. Millet ve ordu, Padişah ve Halife’nin hâinliğinden haberdar olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı asırların kökleştirdiği din ve gelenek bağları dolayısıyla da içten gelerek boyun eğmekte ve bağlı. Millet ve ordu bir yandan kurtuluş çaresi düşünürken bir yandan da yüzyıllardır süregelen bu alışkanlık dolayısıyla, kendinden önce, yüce hilâfet ve saltanat makamının kurtarılmasını ve dokunulmazlığını düşünüyor. Halifesiz ve padişahsız kurtuluşun anlamını kavrama yeteneğinde de değil… Bu inanca aykırı bir düşünce ve görüş ileri süreceklerin vay haline! Derhal dinsiz, vatansız, hain ve istenmeyen kişi olur…. Diğer önemli bir noktayı da belirtmek gerekir. Kurtuluş çaresi ararken İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemek temel ilke olarak kabul edilmekte idi. Bu devletlerden yalnız biri ile bile başa çıkılamıyacağı kuruntusu hemen bütün kafalarda yer etmişti. Osmanlı Devleti’nin yanında, koskoca Almanya, Avusturya - Macaristan varken, hepsini birden yenip yerlere seren İtilâf kuvvetleri karşısında, yeniden onlarla çatışmaya varabilecekdurumlara girmekten daha büyük mantıksızlık ve akılsızlık olamazdı. Bu zihniyette olan yalnız halk değildi; özellikle seçkin ve aydın denen insanlar böyle düşünüyordu. O halde, kurtuluş çaresi ararken iki şey söz konusu olacaktı. Önce, İtilâf Devletleri’ne karşı düşmanca tavır alınmayacak; sonra, Padişah ve Halife’ye canla başla bağlı ve sadık kalmak temel şart olacaktı.
"Aşk hiç de sizin söylediğiniz basit sempati veya bazen derin olabilen sevgi değildir o büsbütün başka bizim tahlil edeceğimiz öyle bir histir ki nereden geldiğini bilmediğimiz gibi günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilemeyiz halbuki arkadaşlık devamlıdır ve anlaşmaya bağlıdır nasıl başladığını gösterebilir ve bozulursa bunun sebeplerini tahlil edebiliriz aşka girmeye şey ise tahlildir sonra düşünün dünyada hepimizin hoşlandığımız borçok kimseler mesala benim hakikaten sevdiğim birçok dostlarım vardır ( muhterem beyefendinin bunların en başında geldiğini söyleyebilirim. ) Şimdi ben bütün insanlara âşık mıyım ?"
Ben fikrimi ısrar ederek
"Evet" demiştim. " En çok sevdiğinize hakikaten ve diğerlerine birer parça âşıksınız!"
Çok harika bir kitap hayatın çaresizliğini hastalıkları ailede değersizliği anlatıyor ben 11 sınıfım okulumda bu adam anlatıldı 1950-1960 modern roman yazarlarımızdan toplumcu gerçeklik yardımlaşma vefa