Birazdan güneş batacak ve adam karnı açlıktan kazınarak tekneye gelecekmiş, çünkü işten evlerine dönen erkekler, midesi olan ve karnını doyurması gereken varlıkların sadece kendileri olduğunu zannederler.
İşte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak içini elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hâlâ, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikâye, diye homurdanıp dururuz.
“Elbette sevginin ne olduğunu biliyorum.” Ve üzüntünün ne olduğunu da, diye düşündü. Öyle olduğunu kanıtlayabilmek için ağlayabilme yeteneğine de sahip olmayı diledi.
“Slovenya’nın nerede olduğunu hiç kimse bilmiyor.”
Oysa Slovenya diye bir yer vardı işte; dışarıdaydı, içerideydi, çevresindeki dağlarda, şu anda baktığı meydandaydı; Slovenya onun ülkesiydi.