Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
halkın kendinden başka dostu yoktur
1910 yılında H.G.WELLS tarafından yazılmıştır, Graham isimli uykusuzluk problemi çeken bir kişi bir gün uyuyor ve 203 yıl sonra uyanıyor aslında bu romandan anladığım; halkın menfaatine olduğunu söyleyerek,halkın başına geçen insanlar o gücü eline alınca kendi yönetim şekilleri oluşturmak için halkın menfaatlerini hiçe sayabilirler yani konseye karşı çıkan mağdur olan ezilmiş halkların haklarını savunan Ostrog , güç kendine geçince hemen halkı dizginlemeye çalışıyor yani aslında halkın halktan başka, kişinin kendisinden başka dostu olmadığını çok iyi anlıyoruz
En Mavi Göz
Siyahilerin onurlarının fazlasıyla kırıldığı, çnce bedenlerinin sonra ruhlarının köleleştirildiği, kritik yıllar. Abd’nin 2. Dünya Savaşı’na katıldığı, siyasi ortamın sır perdesi altında kaldığı yıllar. 60’ların sözüne inanılmamış nice mağdur kız çocuğu, güzelliğin film afişlerinden öğrenilmesi ve öykünmek onlara, kadınların hisleri, yazarın dili, cinsel arzuların bile beyazlar tarafından bir gece mahvedilmesi... Fazla dolu, fazla sorgulatıcı bir eser. Dokunaklı, çok dokunaklı. Bu yazarın korkusu, dokunaklı eserinin insanları üzüp etkisinin hemen geçmesi, insanların kendini sorgulamaması... Hiçbir zaman anlayamadım, neden bu dışlanma?
Evveeet, geldik sırf merak yüzünden okuduğum bir kitabın daha yorumuna. Aslında yabancıların new adult dediği bu kategori pek bana hitap etmiyor çünkü ben aşkın daha özel, duygulara dayalı ve derinlikli olduğunu düşünüyorum. Bu tarz kitaplardaysa genelde kadın "herkesin dönüp dönüp bakacağı kadar güzel", erkek de "tüm kızların
Genç yetişkin türünde olan Lux Serisinin yan kitabı olarak “Saplantı” fazlasıyla yetişkin kitabı olmuş (kapağından da anlaşılacağı gibi). Seri boyunca “Luxenler iyi, Arumlar kötü” olarak gördük. Ancak bu kitapla yazarımız siyahın içindeki beyazı, beyazın içindeki siyahı göstermiş bize.
Kitapta Arum olan Hunter konu alınmış. Yaşanılanlara bir de Arum gözünden baktırıyor bize bu kitap. Luxenler tarafından mağdur bırakılan bir kadını koruyor arumumuz. Luxenleri iyi gören Katy’den sonra karakterimiz Serena için en kötüsü Luxenler. Luxen demişken, ayrıca bir yerde Daemon’ımız da kitapta beliyor (kısacık da olsa).
Belirtmeliyim ki kitap çok kaliteli olmamış. Yani yazarımızın aklına arumlar hakkında yan kitap çıkarmak sonradan düşmüş belli. Çünkü çok düşünülüp tasarlanarak yazılmış gibi durmuyor. Anlayacağınız okunsa da olur okunmasa da olur seri işleyişi için. Ama siz okuyun yine de
Bir İdam Mahkumunun Son Günü |
|Victor Hugo|
.
1829 yılında Grene meydanında gerçekleşen bir idam sahnesini izledikten sonra cok etkilenerek yazdığı romandır.İdam cezasının saçmalığına
değinirken bir yandan da idamı bir eğlence haline getirerek coşkuyla izleyen halkı eleştiriyor. Hugo tarihdeki bu insanlık ayıbına kayıtsız kalmayarak idama karşı olduğunu bu eserle ortaya koyuyor ve adeta gunumuze ışık tutuyor kanımca.
.
Sebebini bilmediğimiz bir nedenden dolayı idam cezasına çarptırılan bir adamın idamına kadar geçen sürede yaşadıkları anlatılıyor.
.
"Ne geçecek benim başım alınınca insanların eline " diyor mahkum.
Ölüm karşısındaki çaresizliği zaman zaman umutlanması değişen ve her geçen gun kötüleşen psikolojisi anlatılıyor.Ölüm korkusu her gecen saniye ruhuna ,beynine, benliğine adeta her hücresine işliyor.Ve onu adeta teslim alıyor.Sonra birden affedilmeyi umarak bir filiz yeşeriyor karanlık hücresınde fakat yeserdigi gibi soluyor."Sanki haftalar değil de yıllar önce , ben de herkes gibi bir insandım" diye düşünerek içinde bulunduğu duruma inanamıyor.
Sonra ailesini, özellikle kızını düşünüyor, ben öldükten sonra mağdur olacaklar diye kahroluyor.Giyotine gidinceye kadar ki sürede hissettikleri, ölüm karşısındaki çaresizligi , infazdan az önce kızıyla olan son görüşmesi beni benden aldı ve soluksuz bıraktı diyebilirim.
.
İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumlardır.Fakat bu ölüm kararı insanların elinde olmamalıdır.
Erkeklerin uyguladığı cinsel şiddeti (daha güncel ifade ile "eril faiilik"), 10 yıllık araştırmaları neticesinde, bu suçtan hüküm giymiş insanlarla yapılan görüşmelerden yola çıkarak hazırlanan kitap, fail ve mağdur insanların söylemlerinden yola çıkarak, cinsel şiddeti açıklıyor.
Kitabı tamamen anlatmak yerine kitaptan çıkardığım sonucu paylaşmak istiyorum;
"Tecavüz, tecavüzdür. Bunu hiçbir şekilde mantıklı bir zemine dayandırmaya çalışılmamalı, kadını (mağduru) suçlu durumuna düşürmeye çalışılmamalı, erkekleri (faiileri) haklı çıkarma çabası içine girilmemelidir. Hiçbir kanun ya da ahlaki kural, hangi gerekçeyle olursa olsun tecavüzü meşrulaştırmamalı ve toplumun görevi; kadının başını öne eğmesini sağlamak değil erkeğin hukuk kuralları içerisinde cezalandırılmasını sağlamaktır."
