Padişahın kan ter içinde kaldığını gören Sara Hatun; “Hey Oğul! Senin gibi nice beyleri kapısında ırgat diye kullanan bir padişahın, kuş tüyü yataklarda yatması münasipken, bir Trabzon Kalesi için bunca sıkıntı ve meşakkat çekmesine değer mi?” diye seslenince padişah da; “Hey Ana! Sen bu eziyet ve meşakkati Trabzon Kalesi için mi çekeriz zannedersin? Bizim tuttuğumuz kılıç İslam kılıcıdır. Bu gayret ve çalışmalar da din yolunadır. Bu yolda eza ve cefaya katlanmaz isek bize “Gazi” demek yalan olmaz mı? Allah’ın rızasını ve cihat sevabını kazanmak için daha çoğuna katlansak dahi yine de azdır” cevabını verdi.
Ey padişahlar padişahı
Ümidim sana tutmuşum İlahi
Ki ey dertlilerin dermanı Allah
Medetsiz kalmışın fermanı Allah
Yüz urdum kara yere gözyaşıyla
Koma mahrum bu anda beni Allah
Ayak çekti hükümet kapısından
Soyundu padişahlık hırkasından
Gördü ki bu dünya bir boş mekândır
Su üstüne kurulmuş bir binadır
Bu tarlaya kerem tohumunu ekti
Dâr-ı karara doğru niyetlendi
Güzel adını yazıp koydu cihanda
Keremden el çekmedi bir zamanda
"Ettiğiniz yeminleri size iade ediyorum. Gidiniz, yeniden ordular toplayınız ve bizim üzerimize geliniz. Bana bir kere daha zafer kazanmak imkanı sağlamış olursunuz. Zira ben, Allahü tealanın dinini yaymak ve O'nun rızasına kavuşmak için dünyaya gelmişim."