“yazacak ne çok şey var
yazacak ne az şey kaldı
yaşamak ne anlamsızdı bir tohum içinde umutlarım birikinceye kadar
şimdiyse yaşamak ne üzücü
bir başıma tuttuğum bu yalnızlık orucunda”
“sevdim diyorsun. sevdiğin zaman gelmeyecek adamları sevdin. sesini duysa da çağrına icabet edemeyecek adamları. onları sevmekle erkenden giden bir sevgiliyi çağırıyordun aslında.”
az önce bir yazı okudum diyordu ki “eşim kötü biri değil ama kötü olduğu anda dünyada hiç iyilik yokmuş gibi hissettirir” tam olarak kalp kırıklığının en yalın hali bu cümleymiş gibi geldi.