Mahsun Kırmızıgül sineması tadında bir kitaptı. Kişisel ilişkiler, toplumsal mesaj, bolca gözyaşı...
Kitabın ikinci yarısını gece başlayıp sabaha doğru bitirdim ve sonrasında uyumakta oldukça zorlandım açıkçası. Tahmin ettiğim gibi, filminden çok daha etkileyiciydi. (genelde önce filmi izlerim) Ağlamaktan bitap düşmüştüm ve hemen birilerini bulup kitabı konuşmak, oturup Hasan için, Sohrap için ağlamak, birlikte Emir'e küfürler yağdırmak geçti içimden. "Dur," dedim kendime, "Kitabı bu kafayla anlatamazsın, bu kafayla doğru düzgün tek bir cümle kuramazsın." Bekledim. Ama bir şeyler söylemek zorunda hissettim.
Öyle yoğun duygulara düştüm ki kitabı okurken... Ama sanırım en çok hissettiğim nefretti. Kendinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen Emir'e, onu sevgisiz büyütüp böyle birisi olmasına sebep olan "baba"ya, hatta onca şeye rağmen sorgusuz bir bağlılık gösterdiği için Hasan'a... Özelde bu karakterler için acıdı canım. Sonra madalyonun öteki yüzü çekti dikkatimi: Terör. Allah'ı yanına aldıklarını iddia ederek yarattıkları korku yönetimleri ile insanlara, çocuklara bu dünyada cehennemi yaşatanlar... İşte burada yetersiz kalıyor kelimelerim. Okurken buz kesti her yanım. Çocukların ümitsizliği, kadınların çaresizliği... Bütün bunlar şu anda bile dünyanın pek çok yerinde yaşanıyor. Bunu çoğumuz biliyoruz. Bir kısmımız haberlerden takip ediyor, bir kısmımız bunları izleyemiyoruz bile. Ama bunlar gerçek. Bu kitaptaki kurgu canınızı çok yakacaktır muhakkak ama arka plandaki gerçekler daha çok yakacak.
Okunmasını tavsiye ederim.