maide gel

Bir hayvan, bilgisini artırmaya veya onu göz ardı etmeye muktedir değildir. Bilgisinin yetersiz kaldığı bir durumda — örneğin hızla gelen bir trenin bulunduğu demiryolunda şaşkın duran bir hayvanın durumunda olduğu gibi — yok olur. Ancak yaşadığı sürece, bir hayvan bilgisinin genişliğine bağlı olarak, otomatik bir güvenlik içinde, tercih kudretine sahip olmadan faaliyette bulunur: Kendi bilincini askıya alamaz — algılamamayı tercih edemez - kendi algılarını göz ardı edemez - kendi çıkarını göz ardı edemez, kötüyü seçmeye karar veremez ve kendi kendisinin yok edicisi olarak davranamaz. İnsanın buna benzer bir otomatik hayatta kalma sistemi yoktur. Otomatik bir davranış yolu ve otomatik bir değerler takımı yoktur. Hisleri ona kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu, neyin hayatına faydalı neyin zararlı olduğunu, hangi amaçları izlemesi gerektiğini ve hangi araçların onu bu amaçlara ulaştıracağını, hayatının hangi değerlere dayandığını, hangi davranış rotasını izlemesini gerektirdiğini otomatik olarak bildirmez. Tüm bu soruların cevaplarının neler olduğunu insanın kendi bilinci keşfetmek durumundadır; ama insan bilinci otomatik olarak faaliyet göstermez. Yeryüzündeki en gelişmiş canlı türü olarak insan, bilinci sınırsız bir bilgi elde etme kapasitesinde bir varlık olan insan, bilinçli kalma garantisi olmadan dünyaya gelen tek canlı varlıktır, insanı diğer tüm canlı türlerinden ayıran vasfı, onun bilincinin istemli olmasıdır.
Reklam
Aleni mistikler, keyfi ve hesabı verilemeyen “Tanrı iradesi”ni bir iyilik standardı olarak ve kendi etiklerinin bir gerekçesi olarak almışlardır. Neo- mistikler ise Tanrı iradesi yerine “toplumun çıkarı”nı koymuşlar; böylece “iyinin standardı, toplum için iyi olandır” gibi bir tanımın girdabına düşmüşlerdir. Mantıken bu, günümüzde dünyanın her tarafındaki uygulanmasında da olduğu gibi, “toplum”un tüm etik ilkelerinin üzerinde bulunduğu, çünkü toplumun etiğin kaynağı, standardı ve ölçütü olduğu, çünkü toplum neyi irade buyurursa, her neyi kendi refahı ve memnuniyeti olarak ifade ederse, onun “iyi” olduğu anlamına gelmektedir. Bunun anlamı, “toplumun” canı istediği her şeyi yapabileceğidir, çünkü “iyi” toplumun yapmayı istediği şeydir (çünkü toplum onu istemektedir). Ve “toplum” diye bir varlık olmadığından, toplum sadece belli sayıda münferit insan olduğundan, bu, bazı insanların (çoğunluk veya toplumun sözcüsü olma iddiasındaki herhangi bir çetenin) gerçekleştirmek istedikleri herhangi bir kaprisi (veya zorbalığı) etik olarak görmeye ve göstermeye yetkili oldukları ve öteki insanların da etik olarak hayatlarını bu çetenin arzularına hizmet edecek biçimde harcamaya yükümlü oldukları anlamına gelmiştir.
Tabiat insana otomatik bir hayatta kalma şekli sağlayamadığından ve insanın hayatta kalmayı kendi çabasıyla becermesi/başarması gerektiği için, bir insanın kendi çıkarının peşinde koşmasının kötü olduğu düşüncesi insanın yaşama arzusunun da kötü olduğu, yani insanın hayatının da kendi başına kötü olduğu anlamına gelir. Hiçbir düşünce bundan daha kötü olamaz.

Reader Follow Recommendations

See All
Bugün ahlaki yargı diye kabul edilen şeyin ahlaksızlığına bir bakın. Servet üreten bir sanayici ile banka soyan bir gangsterin her biri de kendi “bencil” çıkarının peşinde olduğu için eşit derecede ahlaksız görülmektedirler. Ailesine destek olmak için kariyerinden vazgeçen ve tezgâhtarlıktan yukarı çıkamayan genç bir adam, eziyet verici bir mücadeleye katlanan ve kişisel tutkusuna ulaşan gence göre ahlaki bakımdan daha üstün sayılmaktadır. Bir diktatör de ahlaklı görülmektedir, çünkü o tarifi mümkün olmayan gaddarlıkları kendisi için değil de “halk”ın çıkarı için yapmıştır.
maide gel

maide gel

, started reading a book
Bencilliğin Erdemi
Bencilliğin ErdemiAyn Rand
8.2/10 · 331 reads
Reklam
Kuran'da olmayan ve bugün din diye kabul edilen şeyleri sadece tek cümleyle belirterek bile bir liste yapmaya kalkışsak, herhalde bu liste yüzlerce sayfa tutardı. Bunlardan bazılarını sayayım, bakın bunlar Kuran'da yok, valla yok lan, olsa dükkan senin: - Sünnet olmak. - Mezhepler (ki en az 7 ayette yasaklanmıştır, bkz: Şura 13-14, Rum 32, Ali İmran 103-105, Enam 159, Tevbe 107) - İpek, altın, balığa benzemeyen deniz canlılarının, müziğin, heykelin, resimin ve mezheplere özgü diğer yüzlerce zartın zurtun haram edilmesi. - Ruhbanlık; evliyalık, şeyhler, gavslar, kutuplar vs - Peygambere maledilen sözleri hadis-i şerif adı altında din edinmek (Bkz: Zühruf 44, Mürselat 50) - Allah'tan başkasından şefaat dilemek, medet ummak (ister peygamber olsun, ister melek, ister sözüm ona evliya) - Eh haliyle türbe ziyareti. - Çarşaf, peçe, zart zurt. - Kadınların çalışmaması, erkeklerle beraber aynı ortamda bulunamaması. - Kuran'ı anlamadan okumanın sevap olması. - Recm - Sakalın ve bilumum kılın sünnet olması - Cübbe ve sarık gibi Arap kıyafetlerinin dini emir olması (ama çok otorite sahibi gözüküyorsunuz sakal ve cübbeyle) - Mehdi, mesih ve deccalin geri gelmesi (Yahudilerden Hristiyanlara, Hristiyanlardan Şia'ya, Şia'dan Sünniliğe geçmiştir) - Abdestsiz Kuran'a dokunamamak. - Nefsi müdafaa dışında savaşmak. - Asmak, kesmek, kelle uçurmak. - 40 Haramiler.
Cemre Demirel
Cemre Demirel
Beni de. Başka bir şey sarstı beni. Çocukluğunuzda, çevrenizde şişko bir yeteneksizlikten başka bir şey göremediğiniz zamanlarda, içinizden avaz avaz bağırmak gelir miydi? Pek çok şey yapılabileceğini, hepsinin de iyi yapılabileceğini bildiğiniz, ama yapacak gücünüz olmadığı için? Çevrenizdeki boş kafaları patlatamadığınız için? Emir almak zorunda kaldığınız için, ki o da yeterince kötü, ama sizden çok aşağıda kimselerden emir almak zorunda kaldığınız için! Bunu hiç hissettiniz mi?" "Evet." "Öfkenizi içinize atıp sakladınız mı? Kendi kendinize, gerekirse kendimi çatlatırım, ama mutlaka çevremdeki insanları da, her şeyi de ben yönetecek duruma gelirim, dediniz mi?" "Hayır." "Demediniz mi? Kendinize unutturdunuz mu?" "Hayır. Yeteneksizlikten nefret ederim. Galiba nefret ettiğim tek şey o. Ama bu bende insanları yönetme isteği doğurmadı. Onlara bir şeyler öğretme isteği de doğurmadı. Kendi işimi kendi yolumdan yapma, gerekirse o yolda kendimi parçalama isteği doğurdu.
Sayfa 469Kitabı okudu
Hayır, diye düşündü. Hiçbir şeye pişman değilim. Kaybettiğim şeyler oldu, ama soru sormuyorum, çünkü var olanları sevdim. Boşluk anlarını bile, cevapsız kalanları bile ... Zaten onları sevmiş olmam hayatımın asıl cevapsızlığı. Ama sevdim. Eğer sonunda insanın bir yüce yargıç önünde geçmişini anlatacağı efsanesi doğruysa, ben büyük bir gururla, yaptığım şeylerden birini değil, hiç yapmadığım bir şeyi anlatırım. Hiçbir zaman dış yaptırıma başvurmadığımı söylerim. Orada durur, ben Gail Wynand'ım, derim. Her suçu işledim, ama en büyüğünü işlemedim. Varoluşun harikulade duygusunu boşuna saymadım ve kendimin dışında bir neden aramadım. Budur benim gururum. Şu anda sonumu düşünürken, diğer yaşıtlarım gibi ağlamayışım bundandır. Ama yararı ve anlamı neydi? Bendim yararıyla anlamı. Ben, Gail Wynand. Yaşamış ve eylemlerde bulunmuş olmam.
Sayfa 489Kitabı okudu
Dünyada mutluluk olamaz diyen insanları düşünüyordum. Yaşamakta bir neşe bulabilmek için nasıl çabalıyorlar, Bak ne mücadeleler veriyorlar. Bir canlı yaratık neden acıyla yaşasın. Bir insanın kendi sevinci dışında herhangi bir amaç için yaşamasını kim, ne hakla isteyebilir? Her insan onun peşindedir. Vücudunun her zerresi onu ister. Ama hiç bulamıyorlar işte. Acaba neden? Sızlanıyorlar, hayatta bir anlam bulamadıklarından yakmıyorlar. Benim özellikle nefret ettiğim bir tür insan vardır. Daha yüksek bir amaç, evrensel bir amaç arayanlar. Ne için yaşayacaklarını bilemeyenler. 'Kendimizi bulmalıyız1 diye inleyip duranlar, her tarafta herkesten duyarsın bunu. Yüzyılımızın tipik zırvası oldu artık. Açtığın her kitapta var. Salyası akan her kişinin itirafında var. Bunu itiraf etmek soylu bir şey sayılıyor. Oysa bence en utanç verici şey bu olmalı." "Bak, Gail." Roark ayağa kalktı, uzanıp ağaçtan kalın bir dal kopardı, onu iki eliyle tuttu, yumruklarım dalın iki yanında sıktı bilekleriyle parmak eklemleri daim direncine karşı kasıldı. Roark dalı yavaşça yay gibi büktü. "Şimdi ne istersem yapabilirim bundan. Yay, mızrak, baston, ray. Hayatın anlamı bu." "Gücün mü?" "İşin." Dalı yana fırlatıp attı. "Dünyanın sana sunduğu malzeme ve senin ondan yapabileceklerin ...Ne düşünüyorsun?
Sayfa 488Kitabı okudu
Reklam
İnsan ancak kendi zihniyle var olabilir. Dünyaya silahsız gelir. Tek silahı, kendi beynidir. Hayvanlar yiyeceklerini fiziksel güçleriyle bulurlar. İnsanın pençeleri, sivri tırnakları, boynuzları, büyük kas gücü yoktur. Yiyeceğini ya toprağa ekmek ya da avlamak zorundadır. Ekebilmek için bir düşünce sürecine ihtiyacı vardır. Avlamak için silahlara,
Sayfa 601Kitabı okudu
"Binlerce yıl önce, birisi ateş yakmasını keşfetti. Herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye, o ateşte yakmışlardır onu."
Sayfa 600Kitabı okudu
"Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir, derler," diyordu Banner. "Yoksa nedeni, iyi niyetin nelerden oluştuğunu hiç öğrenememiş olduğumuz için mi?"
Sayfa 554Kitabı okudu
"Adam her türlü ahlak duygusundan yoksun bir manyak." Bu söz, bir yardım kermesine gitmek üzere giyinmiş sosyete kadınından geliyordu. Yardımlar her şeyi bağışlatan bir sevap sayılmasa, ifade özgürlüğünden ne yolla yararlanacağını, kendi şatafatını etrafındakilere nasıl kabul ettirebileceğini bilemeyen biriydi. Aynı söz, hayatta hiçbir amaç bulamamış sosyal hizmet görevlisinden de geliyordu. Kısır ruhu, ne kendisi için bir amaç yaratabilmişti, ne de çevresindekilere böyle bir şey yansıtabilmişti. Ama yaptığı işin sevabına sarılarak çevresinden hak etmediği bir saygı görebiliyordu. Parmak uçlarını başkalarının yaralarına bastırdığı için. Aynı söz, hizmet ve fedakârlık kavramı elinden alınsa yazacak hiçbir şey bulamayacak olan yazardan da geliyordu. Binlerce kişinin önünde hıçkırıyordu adam. Onları çok sevdiğini söylüyor, ne olur, siz de beni biraz sevin diye yalvarıyordu. Aynı söz, küçük insanlar hakkında çok şefkatli yazılar yazabildiği için geçenlerde kendine bir sayfiye malikânesi satın almış olan sütun yazarı hanımdan da geliyordu. Aynı söz, sevgiden, o büyük, ayrım yapmayan, her şeyi kucaklayan, her şeyi bağışlayan, kendilerine her şey için izin veren sevgiden söz edilmesine bayılan küçük insanlardan da geliyordu. Başkalarının ruhuna kene gibi yapışmasa yaşayamayacak olan her elden düşmeci, aynı şeyi söylemeye başlamıştı.
Sayfa 552Kitabı okudu
975 syf.
·
Not rated
·
Read in 14 days
Ben hiçbir şeyin simgesi olmak istemiyorum. Ben yalnızca benim.
Ayn Rand
Ayn Rand
"Buraya gelip, başkaları için yaşamayan bir insan olduğumu söylemek istedim. Bunun söylenmesi gerekiyordu. Dünya bir fedakârlık âlemi içinde yok oluyor." "Buraya gelip, kişinin dürüst ve yaratıcı ürünleri, her türlü hayırseverlik girişiminden daha önemlidir, demek istedim. Aranızda bunu anlamayanlar, dünyayı
Hayatın Kaynağı
Hayatın KaynağıAyn Rand · Plato Film Yayınları · 20132,758 okunma
169 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.