Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahmet Hakan

Mignet'nin yaz­ dığı gibi, "reform yapmak gereksinim olunca ve onu gerçek­ leştirmeye yönelik hareketler başlayınca, bunun önünde kim­se duramaz ve her şey onun gelişmesine hizmet eder.
Reklam
XVI. yüzyıl Türk şehirleri
Polanya'lı Simon ise, o tarihlerde istanbul nüfusunu .1 milyon olarak tahmin etmektedir. Yani XVII. yüzyıl ba­ şıdna Istanbul, dünyanın en büyük şehridir. Londra ve Paris'in nüfusları. istanbul'un ancak yarısı kadardır. Bu ya­ bancı yazar. Edirne icin 200 bin. Sıvas icin 150 bin, Kay­ seri icin 95 bin nüfus rakamlarını ileri sürmektedir.28 Bu yabancı rahibin rakamian mübalôğalı bulunsa dahi, XVI. yüzyıl Türkiye'sinin Avrupa'dakinden çok daha yoğun bir şehir hayatına dayandığı muhakkaktır. O zamanlarda, ge­ leceğin büyük sanayi merkezi Manchester'in nüfusu he­ nüz 20 bine dahi ulaşmış değildi
XVI. yüzyıl öncesi Türk köyleri
Prof. Tankut da, XVI. yüzyıl Türk köyünü şu iyimser sözlerle tanıtmaktadır: «Köyler çok bü­ yük ve birbirine yakındı. Suları zaptı rapta almışlar, küçük ve kesit ziraat {entansif) yapıyorlardı. Toprağı iyi işliyor­ lar ve muhtelif iklimiere mahsus çeşitli mahsullerin hep­ sini alabiliyorlardı. Evliya Çelebi, Anadolu'nun her tara­ fında beş yüz haneli bağlı bahçeli köylerden bahseder. Köyler, camili, medreseli ve hamamir idi. Hemen hepsi küçük ölçüde birer site idiler. Kendilerine lôzım olandan çok fazla istihsalleri vardı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tehcir kanunun mimarı Talat Paşa, 1918'de Berlin'deyken kendisiyle mülakat yapan Muhittin Birgen'e bu konuyu şöyle değerlendirmiştir."Kim ne derse desin,ben yaptığım şeyi biliyorum, Muhittin .Biz bir yaşama veya ölme harbine tutuştuk.Eğer o sıralarda ihtilâle veRus ordusuna karşı mağlup olsaydık bugün Anadolu'da Türk parmak ile gösterilecekti.O zaman mağlup olamadık, yaşamak hakkımızı tahkim etmek bir vazife idi.Ben bu vazifeyi yaptım.Belki bana bu gün herkes,hatta sende levmedersiniz(kınarsınız).Fakat bir zaman sonra sonra Türkler benim ismimi hayırla yadedeceklerdir. Bu işte kimsenin mesuliyeti yoktur, bütün mesuliyet benimdir. Kanun karşısında mesul olan adam benim. Elbette kanunu neşrederken arkadaşlarımla mutabık kalarak hareket ettim.Fakat tabiattaki şiddetin bütün mesuliyeti bana aiddir. Kanun çok yumuşakta tatbik edilirken öyle olmadı. Bu benim tarafımdan ister arzu edilmiş, ister mani olunmamış bir şiddet olsun, neticede gene mesul benim. Bununla beraber bu işin üzerinden hayli zaman geçmiş olduğu halde asla nadim(pişman) değilim.
Bâb-ı Âli, diplomatik açıdan hala yalıtılmış durumdaydı, toprak bütünlüğünü güvence altına alacak bir Büyük Devlet'e ihtiyaç duyuyordu. Büyük Devletler ise imparatorluğun paylaşmanın en iyi yolunun ne olduğuna ilişkin hesaplar yapıyordu
Sayfa 52 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Talat Bey , Sazonov'a ittifak önerisinde bulundu ama Sazonov bu önerinin ''fazla samimiyet içermediğini'' düşünüyordu. Yine de Sazonov öneriyi hemen reddetmedi ve meseleyi daha fazla değerlendirmek için açık bıraktı.
Sayfa 51 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Lloyd George kadeh kaldırırken şunları söylüyordu: Bu gece burada temsilcilerinden birini ağırladığımız müttefiklere içiyorum. Türkler Avrupa'dan çıkarılsın ve nereden geldilerse oraya gönderilsin.'' (BALKAN SAVAŞLARI HAKKINDA)
Sayfa 38 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Viyana'da egemen olan düşünme şeklini şu şöyle özetlemişti: Bu balkan savaşının arifesinde Avusturya, tavrını, Osmanlıların çok kolay bir zafer kazanacağı şeklinde yanlış bir hipoteze dayandırmıştı... Osmanlılara hiçbir şeyin mevcut statükoyu değiştirmeye yetmeyeceği inancı verilmişti. Hatta çarpışmaları için onlara cesaret veriyorduk, ta ki yenilgileri bu düşüncelerin hatalı olduğunu gösterene dek...(BALKAN SAVAŞLARI HAKKINDA)
Sayfa 36 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
31 Mart kargaşası sırasında, disiplinin tamamen kaybolduğu bir orduda çalışamayacaklarını dile getirerek istifa etmeye kalkıştılar. Almanya Büyükelçisi Marschall von Bieberstein, onlara beklemek zorunda olduklarını bildirdi - kayserin talimatı da bu yöndeydi: ''O anda görevden ayrılmak, Osmanlı ordusuyla bütün bağları kesmek anlamına gelecekti. Alman siyasetinin yüksek menfaatleri için görevlerine devam etmeleri şarttı.''
Sayfa 21 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Lowther, Londra'ya gönderdiği daha sonraki mesajlarında, İttihatçıların giderek şovenist hale geldiğini ileri sürmüş, İttihatçıların gücünün dizginlenmesi için hükümet, tecrübeli kimselerin, yani ''ihtiyar Türkler''in eline bırakılmadıkça borç verilmeyeceğinin bildirilmesi gerektiğini ima etmiştir.
Sayfa 19 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Jön Türkler imparatorluklarını Batı kontrolünden kurtarmak istiyorlardı ama şiddetli bir Avrupa aleyhtarlıkları da yoktu.
Sayfa 13 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu