Kitabı sahafta görüp incelemeye başladığımda, hemen okuyayım diye büsbüyük heyecanla aldım. 59 yazarın hayatta olmayan yazarlara yazdıkları mektupların toplamından oluşuyor.
Yeraltına mektuplar diyince işin metafizik kısmı daha çok ön planda gibi duruyor ilkin, ama daha bir gerçeklikle yazılmışlar sanki. Bir de asla okunamayacağını bile bile yazınca ( aşırı kesinmiş gibi) nasıl olunuyor, daha mı açık sözlü, daha mı ne olursa olsun gibi diye düşünüyor insan. Yürürken ben kime yazardım acaba diye düşünüyordum. Böyle seçmeye çalışıp ona kafadan hazırlık yapmak da çok hoştu.
Mektup türünde yazılmış olmaları, kolay okunabilir hissi verse de, her birinden sonra biraz sindirmek gerekiyor sanırım. (bu da tam anlamıyla nasıl oluyorsa) Ben o yüzden daha bir bir şeyler yazarak okudum. Yine de çok yalın ve apaçık ilerledi. (daha çok türle ilgili bir kısım bu tabii) Bazı yazarları hiç bilmediğimi fark ettim mesela, çok sevip okuduğum birini çok etkilemiş ama ben ismini bile duymamışım. Orda o kocaman yetersizlik çarpıyor işte, hep de çarpacak.
Bazı mektupları tamamen işaretledim, tekrar tekrar okunur, güpgüzellerdi çünkü. Kitapla ilgili hiçbir şey yazılmadığını görünce, belli bir referans olabilir diye yazmayı düşündüm. 2013’te yapılmış 1. baskıyla devam ediyor hala. Belki gelir devamı da. Ben büyük hüznüne rağmen severek okudum.