Türklerin bilinen en eski yazılı belgeleri Türk runik harfleriyle yazılmış metinlerdir. Bu metinlerin bir bölümü hatıra taşı, mezar taşı ve kayalara, bir bölümü ise günlük hayatta kullanılabilen birtakım nesne ve eşyalar üzerine yazılmıştır. Yedinci yüzyılın son on yılı içerisine tarihleyebileceğimiz Çoyr yazıtını en eski tarihli yazıt olarak kabul edersek yedinci yüzyılın sonlarından başlayan bu yazı kültürü, Türklerin Manihaizm ve Budizm dinine mensup zamanlarında bile unutulmamış ve bu harfler daha uzun bir süre kullanılmıştır.
Kronik Kitap, epubKitabı okudu
Gök-Türklerin yeniden bir ulus haline gelmelerinde 'Kurt' kavramı ile sembolleştirilen annenin rolü yüzyıllarca unutulmamıştır. Uygurlar, hakanlarının ilâhi güzellikteki kızlarını Tanrı-Kurd'a saklamışlardı. Yine Manihaizm'i kabul eden Bögü Kağan'ın rüyasına giren fikir ve ilham meleği, nur ve ışık bakiresi, yine bir kadındır.(...) Dede Korkut destanında kadın, Türk topluluk hayatında erkeğe yakın hatta onunla her yönden ortak bir yaşam sürer: Ata biner, silah kullanır, kısacası erkeği kadar savaş gücü olan bir kadındır. Yine burada Korkut Ata'nın deyimi ile kadınlar dörde ayrılır. En iyi olanı kocası evde olmadığı zaman evine gelen misafirleri, yedirip, içirip, ağırlayıp, azizleyen kadındır.
Sayfa 118 - Ötüken Yayınları, 4. Baskı: Ocak 2021
Reklam
Tanrı-insan kavrayış ve algılayışına dayanan ve toplumsal mülkiyeti ve ka­ dınlar da dahil genel eşitliği öngören eski İran-Kürdistan-Mezopotamya inançları olan Manihaizm, Mazdekçilik, Hürremilik ve Zerdüştçülük, Anadolu Aleviliğinin inaçsal-felsefi omurgasını oluşturuyor. Bu, aynı zamanda bir emekçi sınıf ideolo­ jisidir: "IX. yüzyıldan
MEZOPOTAMYALI KÜRT KADINLARINDA DÖVME GELENEĞİ Vücuda kalıcı şekiller çizmenin tarihi ile ilgili kesin bir veri söylemek çok zor, çünkü binlerce yıl öncesine dayanıyor. Kamış ve yaprak boyalarıyla yapılmış Mısır mumyalarının vücutlarındaki şekiller, M.Ö. 2000’li yıllara ait olduğu söylenmektedir. Günümüzde dövme olarak adlandırılan bu geleneğin
Yaşamın karşıti ölüm değildir. Ölümün karşıtı doğumdur.Doğum ve ölüm, yaşam diye adlandırdığımız sürecin birer parçasıdır. Olüm de doğum kadar bir parçasıdır yaşamın. "Hayat işte," deriz birisi öldüğünde. "Haydi hayata," deriz bir doğum olduğunda. Doğumu ya da ölümü yadsımak, yaşamı yadsımakla aynı şeydir. Ölümü yadsımakla, ölüme karşı isyan etmekle, ölümsüzlük peşinde koşmakla, yaşamı yadsımış oluruz. Dolayısıyla, örneğin Freud'un dediği gibi, insanda iki içgüdü olduğunu, bunlardan birinin yaşama, ötekinin de ölme içgüdüsü olduğunu söylemek, saçmalıktır. Yaşamı açıklamak için böyle bir Manihaizm'e ihtiyacımız yok. Yaşam ve ölüm,iyilik ve kötülük güçlerinin varlığını açıklamaya çalışırken böyle bir ikiliğe başvurmak gereksiz. Ölüm de doğum da yaşamın kapsamı içindedir. Böyle bir ikiliği yaratan yalnızca bizim algılayışımız, yalnızca bizim korkumuzdur.
Sayfa 159 - IletisimKitabı okudu
Aldanmak üzerine:
Bugün de karbonhidrat ve şekere aldandım... Ne ilginç bir kelimedir aldanmak: "Al sözcüğü Eski Türklerin Budizm Manihaizm gibi dinleri seçtiği dönemlerde anlam kötüleşmesine uğrayıp hile, dalave karşılığında yaygınlaştı. Al sözcüğünden önce aldamak fiili, ardından da aldanmak ve aldatmak türedi. 'Aldanmak, aptallık değildir. Aldanmayacağını sanmak aptallıktır.' Peyami Safa" Hatice Şirin (s. 228)
Reklam
Türklerin kitle halinde Hristiyan olması, şamanizminden geçiş sürecinde Bizans propagandası ile olmuştur. Bunun dışında Uygurların Nestûrî rahiplerinin etkisiyle Manihaizm gibi Hristiyanlığı kabul ettiği dönem de var
Arapça, Kur'an gibi bir metnin etrafında sürekli ana yapısını korumuş, İslamiyetin ortak dili olmuş, İslamiyetin ulaştığı birçok halk ya Arapçayı benimsemiş yahut da derinden etkilenmiştir. Göçebe veya yarı göçebe halkların dili olan Türkçe ise dağılan imparatorluklarla birlikte dağılmış, her dağılıştan sonra başka bir medeniyet çevresinde yeniden toplanmaya, varlığını sürdürmeye çalışmıştır. Yazılı metinleri olup da kaderini takip edebildiğimiz Türk halkları Gök tanrı dininden Budizm'e, Manihaizm, Hıristiyanlığa, Yahudiliğe kadar birçok farklı kültür alanına sürüklenmişler, ama Türkçeyi yaşatmayı her zaman başarmışlar.
Sayfa 8 - Ön söz kısmından.Kitabı okudu
- Bunların çoğu tasavvufu İslamiyet sanıyor. Halbuki Budizm ve Manihaizm'in çorbasıdır. Tuz ve biber olarak da içinde epey Hristiyanlık ve Yahudilik var, dedi.
Sayfa 128 - Ötüken Neşriyat A.Ş.
Türklerin zamanla kabul ettikleri dinler de (Manihaizm, Budizm, Hıristiyanlık, Musevilik, İslam) Şaman öğelerini Türk şuurundan ve Türk kültüründen silip atamamıştır. Şamanlık, yeni kültür çevresine ayak uydurarak yaşamını şöyle veya böyle bir şekilde sürdürebilmiştir. Takip ve yasaklar Şaman unsurlarını gizli şekilde yeni dinlerin alt yapısına itmiştir ki, bugün bunlar Türk geleneksel inancını oluşturmakta ve dini literatürlerde batıl inanç adıyla bilinmektedir.
97 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.