Hakikat
ALAK SURESİ اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذٖى خَلَقَ 1-İkra' bismi rabbikellezi halak. İkra, Oku. Okumak, anlamadan Arapçasını tekrar etmek olmasa gerek. Kelimeleri yüzünden okumak, tekrar etmek bir anlamda telaffuz etmek, okumak olabilir mi? Anlamını dahi bilmeden seslerin tekrarı ancak telaffuz olabilir. Okumak, telaffuz edilen seslerin
Gelen bilinmis gibi açılır kapılar yunus girer içeri ardından ne istediği sorulur istila altındaki Anadolu köylüsü ne isteyecektir ki birazcık tohumluk buğday ister bugday yerine himmet versek olmaz mı diye sorar yok benim ihtiyacım tohumluk bir miktar buğday himmete ihtiyacım olsa bile o sonraki iş soru tekrar gelir hadi himmete razı ol olmaz dedik ya yaşadığım köyde Yalnız ben değil Kuşlar bile ac bize buğday lazım sesin sahibi çıkar ortalık yere kani kaynar yunusun ama önce buğday Derviş Yunus'a götürebilecegi kadar buğday verir Yunusun mutluluğuna sınır yoktur artık seke seke dönüş yolunda yürürken aklına bir soru düşer himmeti mi isteseydim yoksa derin düşüncelere dalar Himmet oldukta bugdayla bile gerek kalmayabilir hamlık etmişim görgüsüzlük etmişim adamda Cennetten gelme gibi mübarek mantığını kenara koyup duygularının peşine takılır geri döner Hazin ki yok denir yunusa senin beğenmediğin Himmeti biz begenene verdik kim ola ki bu tapduk Emre derler bul onu al himmetini vurur yollara adım adım maniler doseyerek
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Ömründe hiçbir ağaç, tek bir ırmak ve gökyüzü görmemiş ve de Büyük Ruh'la yüz yüze gelmemiş insanların yaşadığı, ama yine de gurur duydukları yaratıları. Acaba Papalagi yarattığı bu taşla övünüyor mu? Bilemem. O, kendine özgü fikirleri olan bir yaratıktır. Hiçbir anlamı olmayan, onu hasta eden pek çok şeyi yapar; üstelik bununla da yetinmeyip bir de bunları ödüllendirir, üstüne maniler düzer.
Sayfa 32
O, kendine özgü fikirleri olan bir yaratıktır. Hiçbir anlamı olmayan, onu hasta eden birçok şey yapar, üstelik bununla da yetinmeyip bir de bunları ödüllendirir, üstüne maniler düzer.
Sayfa 30 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Cemil
Siverek'in meşhur türkülerinden biri de "Cemil" isimli türküdür. Bu türkünün günümüze kadar gelen öyküsü şöyledir: Siverek'te Fatma isimli genç bir kız, yakışıklığıyla nam salmış ve genç kızların yüreğini yakan Cemil'e sevdalanır. Ancak Cemil'in bundan haberi yoktur. Zamanla Fatma'nın Cemil'e olan sevdası dillerde dolaşmaya başlar. Fatma bu sevda yüzünden günden güne erir. Sonunda bu haber Cemil'in kulağına gider ve birgün Fatma ile karşılaşır. Karşısında güzeller güzeli, bir kız görür. Cemil de Fatma'ya sevdalanır. Aileleri evlenmelerine engel çıkarır. Sevda acısına dayanamayan Cemil hastalanır. O dönemin ileri gelenleri araya girip, Fatma ile Cemil'i evlendirirler. Cemil'in sevdası öylesine alevlenmiştir ki, yüreğinde kör sönmez ince bir hastalığa (vereme) yakalanır. Bir müddet sonra dünyadan ve Fatma'sından ayrılır. Fatma'nın dünyası kararır. Cemil'ini kaybetmiştir. Cemil'e ağıtlar yakar, türkülerde çağırır. Fatma daha sonra hayatında birbirini seven gençlerin düğünlerinde, hem onları sevindirmek, hem de Cemil'i yadetmek için def çalar, maniler söylerdi. Çoğu zaman da söylediği manilere müzik uyarlayarak çeşitli türküler meydana getirirdi. Bundan sonra halk arasında "Tefçi Fatma" diye anılmaya başlar. Tefçi Fatma'nın söylediği bu türkülerin çoğu maalesef unutulup gitmiştir. Ancak kendi sevdası olan "Cemil" türküsünü her düğünde ve her zaman söylediği için bu türkü halka mal olup günümüze kadar gelmiştir.
Bir kahvenin telvesinde buğulanırdı zaman.  Analar bize seslenirdi taş avlulardan.  Koşarak gelirdik…  Koşarak ağrıyan, yoksul çocukluklardan.  Türküler, maniler duyulurdu daracık sofalardan.  Yılmaz Odabaşı
Reklam
685 öğeden 641 ile 650 arasındakiler gösteriliyor.