Peki ne kadar daha seyredeceksiniz, plazma LCD televizyonlarınızın önünde
bayrağa sarılı tabutlara sarılarak, babalarının göğüslerini arayan yetimlerin hüznünü?
Hazreti ibrahim, oğlunun "Kuzu nerede?"sorusuna biran sustuktan sonra, şöyle cevap verır:
"Kuzuyu Tanrı verecek oğlum."
Benim sorum daha kolay:
"Bizim kalplerimize insanlığı kim verecek?"
Nevine sordum "senin de yüreğin çarpıyor mu?" diye
çarpıyormuş. Herkesin yüreği çarpıyormuş ama kimininki karanlık olurmuş kimininki aydınlık.
Dışarıdan hangisinin aydınlık, hangisinin karanlık olduğu anlaşılıyor mu İnci? Nevine sordum:
-Dünyanın en zor işidir onu birbirinden ayırmak.
Bir uzaylının yaşadığı çevreyi, insanları keşfetmesini konu ediniyor kitap. Yabancı bir gözle, kurallardan bir haber romanın içine dalıyoruz. Baş karakterin çıplak bir şekilde sokakta gezindiğini ve bunun mahremiyetini bile kavrayamadığını düşünün. Başta insanlarla anlaşmak için tükürüyor sonrasında gülümsemeyi öğreniyor yavaş yavaş. Bağ kurmaktan bir haber. Görevleri var. Karakterin bakış açısı çok geniş aslında, matematiğe tutulmuş bir roman karakterine ilk defa denk geldim. Ama bu karakter şiir okumayı da seviyor. Hatta haberlerde şiir ve matematik söz konusu olmalı, bunu iddia ediyor. Normalde kendi babasının gösteremediği ilgiyi bir uzaylı kısa bir sürede öğrenerek gösteriyor. Aşk denen bu duygu için kendi gezegeninden vazgeçiyor, bir koltukta yatmak bile olsa bu güçlerinden vazgeçiyor. Kitapta insanların eleştirildiği yerler var ve bu buruk bir şekilde tebessüm etmeme sebep oldu. Kitabı çok beğendim, beni sıkan bir tarafı yoktu. Bir uzaylının insana dönüşmesini, sevgisini, özlemini okumak hoşuma gitti.