Şimdii harika bir kitap bitirmiş olmakla beraber, üçüncüsünün olmamasının yasını tutuyorum. 
A Conjuring of Light kitabını her yerde aradım, İngilizcesi bile satılmıyor ülkemizde (satılanlarda aşırı uçuk rakamlar) ama öyle bir yerde kaldı ki merak etmemek imkansız.
Şimdi birazcık kitaptan bahsedeyim; Kell, Lila, Rhy, Holland bunlar zaten ana karakterlerimizdi. Öbür kitabın sonundan sonra bu şekilde devam etmesini açıkçası beklemiyordum, zaten iyi ki de beklemediğim şekilde gelişti. Siyah Londra ve oraya ait taş zaten çok gizemli olarak kalmıştı ilk kitapta, ikincide o minik taşın gizemini ortaya çıkartıyor. Beyaz Londra'nın yıkılışından sonra olaylar ilginçleşiyor, Kırmızı Londra zaten iyice manyaklaşıyor (Krala o kadar sinir oldum ki, bi kaşık su da boğasım geldi onu) Kell'in yerine o kadar çıldırdım ki olanlardan sonra ona davranışlarına...
Lila ve Kell arasında bir aşk görmek için o kadar sayfayı okudum ama hep olur gibi oldu... olamadı, olmadı.. Böyle aşk izlerini görür gibi olduk. Yani açıkçası bu kitap bir geçiş kitabı gibiydi bizi üçüncü kitaba hazırlıyordu.
Tek bir sinir bozucu yeri vardı, herkesin özel büyücü olma ihtimali gibi bir şeye deginilmesi.. Holland ve Kell'in tek Antari olması özeldi, güzeldi gerçi hala açık uçlu kalmıştı bu konu.
Umarım Pegasus Yayınları bi an önce üçüncüyü basar (gerçi haftasonu kitap fuarında tüm Pegasus stantlarındaki çalışanları darladım, basılacak mı diye ama... Yarım kalan serilerden nefret ediyorum gerçekten)
