Çocuk ruhunda onu seven yetişkinlerin bilmediği derinlikler vardır. Görmüşüzdür hep, çocuklar, durup dururken ağlamaya başlarlar, avutmak için ne yapsanız boştur. Bu bile, çocuğun karşılanması gereken gizli ihtiyaçları olabileceğinden kuşkulanmamıza elverir sanırım.
Zekâ hiç yoktan oluşmaz, zekâ, çocuğun duyarlılık dönemlerinde attığı temeller üzerinde kurulur.
Reklam
Yetişkinler dediklerimiz de ana, baba, öğretmen olduklarına göre, yetişkinlerin tümü, dolayısıyla çocuğun mutluluğundan sorumlu olan bütün toplum, suçlu sandalyesine oturtulmaktadır. Bu şaşırtıcı suçlamada bir "kıyamet alameti" niteliği vardır. Adeta mahkeme-i küb-rada yükselecek olan şu ses kadar korkunç ve esrarlı: "Size emanet ettiğim çocuklara ne yaptınız?"
Bugün kendimizi dünyaya uydurabiliyorsak, çocukluğumuzdaki emeklerimiz sayesindedir. Bugün zenginsek, çocukluğumuzun mirasına konduğumuz için; o hiç yoktan başlayıp geleceğimizin temellerini atan küçücük varlığa borçluyuz her şeyimizi. Bir hiçten girişip işe, gelecek yaşamınızın temellerini atar, ilk ilkelerini saptarken, çocuk o el kadar bedeninden umulmadık nice çabalar gösteriyor. Yaşamın kaynağına o kadar yakın ki, sırf eylem uğruna eyleme girişiyor. Bizim ne bildiğimiz, ne de hatırladığımız yaratıcılığın yolu da budur.
Yetişkinler için çocuğun zihni, anlaşılmaz bir bilmecedir. Onu böyle bir türlü anlayamayışları ise, içindeki ruhsal enerjileriyle değil, sırf dış belirtileriyle değerlendirmeye kalkmaları yüzündendir. Çocuğun hareketlerinin gerisinde doğru işleyen bir zekânın varlığını kavramalıyız. Hiçbir şeyi nedensiz, amaçsız yapmaz.
Çocuğun ruhsal kişiliği, bizimkinden alabildiğine farklıdır. Hem de bu bir nicelik değil, nitelik farkıdır. En ufak ayrıntıları toparlayan çocuk, bizleri hor görürse yeridir. Çünkü bizim hiç durmadan yaptığımız zihinsel birleşimlerden habersizdir. Bu yüzden de bizlere beceriksiz, sakar, savruk, baktığı şeyi iyi göremeyen kişiler gözüyle bakmakta olmalıdır. Çocuğun açısından bizler hiç de dakik kişiler değiliz. Ayrıntılarla ilgilenmediğimiz için bizi kaygısız, az buçuk budala belliyor olmalı. Düşündüğünü dile getirebilseydi, eminim, bize güveni olmadığını söylerdi.
Reklam
Güçlü kişi, telkinle güçsüze istemini kabul ettirebilir.
Her çocukça tepkinin huysuzluk olduğunu söylemek kolay, ama huysuzluk öyle sanıldığı kadar basit bir şey değil ki. Huysuzluk her şeyden önce çözümlenmesi gereken bir sorundur. Kimi zaman çözümünü bulmak kolay olmayabilir, ama çözümü aramak bile kendi başına ilginç bir uğraş. Eğer yetişkin bu huysuzluk dediğimiz esrarın cevabını bulabilirse çocuğa karşı davranışı değişmeye başlayacak, ona karşı yeni bir sorumluluk duygusuyla donanacaktır. Düşüncesiz bir hükümdar ya da bir kadı olmaktan çıkıp öğrenciliği benimseyecektir.
Zengin evlerinde iki, üç ya da dört yaşında çocuklar gerektiğinden çok uyumaya zorlanır. Yoksul ailelerde olmaz bu. Bütün gün sokakta oynarlar, anaları da ille yatın diye zorlamaz onları, çünkü rahatsız etmezler analarını.
Çocuğu gerektiğinden fazla uyumaya zorlayan yetişkin, bilinçsiz de olsa, telkin gücüyle kendi istemini zavallıya kabul ettirmektedir. Yetişkinler, ister okumuş, ister cahil olsun, bu canlı, hareketli varlığı uykuya mahkûm ederler.
1,000 öğeden 771 ile 780 arasındakiler gösteriliyor.