Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Oyun çocuğun işidir.” Maria Montessori
Sayfa 93 - Ekinoks
Çocukların telkine açık oluşlarının onların yapıcı psikolojik işlevlerinden birinin, yani "çevre sevgisi" adını verdiğimiz karakteristik abartılı içsel duyarlılığından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Çocuk, şeyleri hevesle gözlemler ve onların cazibesine kapılır, fakat her şeyden önce yetişkinin eylemlerine kendisini kaptırır ve bu eylemleri öğrenip yeniden üretmeye çalışır. Bu noktada yetişkin, çocuksu eylemlere ilham olmak veya çocuğun kendi davranışlarıyla ilgili bilgi edinebileceği ve uygun bir biçimde hareket etmesi için öğrenmesi gereken şeyleri öğrenebileceği açık bir kitap olmak gibi bir tür misyon üstlenir. Eğer durum böyleyse yetişkin daima sakin olmalı ve kendisini izleyen çocuk, yaptığı eylemin bütün detaylarını anlayabilsin diye yavaşça hareket etmelidir. Eğer yetişkin her zaman yaptığı gibi hızlı, güçlü ritimlerine kendini bırakırsa, ilham vermek yerine kendi kişiliğini çocuğun kişiliğine dayatır ve telkin yoluyla çocuğun yerine geçer.
Sayfa 96 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Reklam
Okullarımızda fark ettik ki bir çocuğa herhangi bir şeyin nasıl yapıldığını gösterirken çok hevesli olduğumuzda, hareketleri fazla enerji harcayarak ya da aşırı bir titizlik göstererek yaptığımızda çocuğun kendi kişiliğine göre hareket etme ve yargıda bulunma kapasitesini köreltiyoruz. Sonuç ise egonun komut vermesi gerektiği hâlde egodan bağımsız hâle gelen ve daha güçlü ve yabancı bir başka egodan komut alan bir hareket olmaktadır. Söz konusu yabancı ego çocuğun kişiliğinin kendisine ait körpe organlarını ele geçirme, neredeyse çalma gücüne sahiptir. Yetişkin bilinçli olarak telkinde bulunduğu gibi bilmeden, istemeden ve sorunun farkında bile olmadan da telkinde bulunabilir. Birkaç örnek vereceğim. Bir gün iki yaşlarında bir çocuğun beyaz bir yatak örtüsünün üstüne bir çift ayakkabı koyduğunu gördüm. Düşüncesiz, dürtüsel ve ölçüsüz bir hareketle ayakkabıları aldım, "Bunlar kirli!" diyerek yere koydum ve yatak örtüsünü elimle temizledim. Bunun üzerine çocuk ne zaman bir çift ayakkabı görse koşup onları alıyor ve "Kirli!" diyerek başka bir yere koyuyordu. Sonra da ayakkabılar yatağın yakınında bile olmamasına rağmen, eliyle yatağı temizler gibi yapıyordu. Bir örnek daha vereyim. Bir aileye bir paket gelir ve anne bu paketi sevinçle karşılar. Paketi açar ve içinden bir parça ipek ve küçük bir trompet çıkar. Anne, ipeği küçük kızına verir, küçük Bu trompetiyse çalmak üzere dudaklarına doğru götürür. Çocuk "Müzik!" diye neşeyle bağırır. Bir süre bu küçük kız ne zaman bir parça kumaşa dokunsa çok heyecanlanıp "Müzik!" diye bağırır.
Sayfa 94 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Bazen çok küçük çocuklar yaşlarının çok ötesinde beceriler ve hatasız hareketler sergileyerek bizi şaşırtabilir. Eğer onlara göre bir çevre hazırlansa, çocuk dünyalarında karmaşık toplumsal işlevler üstleneceklerdir. Mesela, yaşıtlarına son derece ağırbaşlı bir biçimde hizmet eden, onlar için sofrayı hazırlayıp ev sahipliği yapan iki yaşında bir erkek çocuğunun bende bıraktığı derin etkiyi hiç unutmam. Bu iddialı işlerin arasında annesinin doğum günü pastasının üzerine koyduğu iki yanan mumu görünce iyice afallamıştı. Neyin ne anlama geldiğini karıştırdığı için insanlara "İki yaşındayım ve iki mumum var," diyerek ortalıkta dolaşmıştı.
Sayfa 89 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Çocuğun görmesi ve duyması için, yani ilk zihinsel yapısını oluştururken kullanacağı unsurları çevresinden toplaması için bu unsurları ele geçirebilmesi, onları "yakalayabilmesi" gerekir. Çocuğun belli bir işte ellerini kullanarak yaratıcı bir biçimde hareket etmesi gerektiğinde eline alabileceği şeylere ihtiyacı vardır. Yani çevresinde onu "hareket etmeye iten devindiriciler" bulunması gerekir. Fakat onun bu ihtiyacı, yaşadığı evde göz önüne alınmamıştır. Kendisini çevreleyen nesnelerin hepsi yetişkinlere aittir ve onların kullanımındadır. Çocuk için bu nesnelere dokunmak bile yasaktır. Çocuk gelişiminin bu hayati sorununa verilen tek yanıt "Dokunma!" emridir. Eğer çocuk bu tip yasaklı nesnelere dokunursa, azarlanır ya da cezalandırılır. Şayet bir şeyi yakalamayı başarabilirse, bir kemiği kaçırıp bir köşede kemiren ve kovulmadan önce bu kemikten az da olsa beslenmeye çalışan küçük, aç bir köpeği andırır.
Sayfa 84 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Fizyolojinin, bir çocuğun normal gelişiminin işaretleri olarak gördüğü iki büyük simgenin de hareketle ilişkili olması ilginçtir. Söz konusu iki simge yürümeye ve konuşmaya başlamaktır. Bu yüzden, bilim bu iki motor işlevi insanın geleceğini okuyabileceği bir doğum haritası olarak görmüştür. Çünkü bu iki karmaşık gösterge, gelişmekte olan insanın
Sayfa 82 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Reklam
Çocuğun ve yetişkinin iki farklı kişiliğe sahip olduğu gayet açıktır. Bu, minimum düzeydeki bir şeyin yavaş yavaş büyüyüp maksimuma erişmesi durumuna benzemez. En küçük detayları fark edebilen çocuklar, sahip olduğu zihinsel sentezi gördüğü şeylere yansıtan bizleri aşağı varlıklar, nasıl bakacağını bilemeyen beceriksiz insanlar olarak görüyor olmalı. Belki de onların gözünde bizim hiç dikkat duygumuz yok ve ilginç şeyleri ilgisiz veya bilinçsizce es geçiyoruzdur. Nasıl ki biz algılama biçimimize bütünüyle yabancı olan çocuğa güvenmiyorsak, o da kendini ifade edebilseydi zihinsel dünyasının derinliklerinde bize hiç güvenmediğini mutlaka dile getirirdi. Yetişkinin ve çocuğun birbirini anlamaması bu yüzdendir.
Sayfa 72 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Yetişkinler çocukların yalnızca gösterişli şeylere, parlak renklere, yüksek seslere vs. karşı duyarlı olduklarına inanır. Bu tip şiddetli uyaranların onların dikkatini çektiği doğru; şarkı söyleyen insanların, zil seslerinin, dalgalanan bayrakların ya da parlak ışıkların çocukların dikkatini çektiğini hepimiz görmüşüzdür. Fakat dışarıdan gelen bu tür şiddetli uyaranlar tesadüfi olmaktan öteye gitmez; dikkat dağıtır, şiddetli bir biçimde dikkat çeker ve duyuları, uyaran neyse ona yöneltir. Biz yetişkinler de, her ne kadar tam bir paralellik olmasa da, eğer bir kitaba kendimizi kaptırmışsak pencerenin önünden geçen gürültülü bir bandonun sesini aniden duyduğumuzda gidip bakmak için yerimizden kalkarız. Sessizce oturup kitap okuyan bir insanın kitaba son derece yoğunlaşmış olduğunu fark etmeyen ve bu insanı sadece kalkıp bandoyu dinlemeye giderken gören biri, insanları en çok cezbeden şeyin ses olduğunu söylerdi. İşte biz çocukları bu şekilde yargıladık. Fakat güçlü bir dış uyaranın çocukların dikkatini çektiği gerçeği tesadüfidir ve şans eseri gerçekleşir. Bunun çocuğun iç dünyasına ait olan, zihninin derin ve oluşumsal kısmıyla hiçbir ilişkisi yoktur. Çocukların zar zor fark edilecek kadar küçük olan şeylere kendilerini kaptırdıklarını fark ettiğimiz zaman bu içsel sürecin belirtilerini de ayırt edebiliriz.
Sayfa 70 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Çocuğa çevresindeki imgeleri yakalaması için müthiş bir yetenek bahşeden ve neredeyse beş yaşına kadar süren uzun bir duyarlı dönem söz konusudur. Çocuk, duyuları aracılığıyla aktif bir biçimde imgeleri emen bir gözlemcidir ve bu, onun bir ayna gibi verilenleri yansıtabildiğini söylemekten çok farklıdır. Bir gözlemci olmak, duyguların ve özel zevklerin belirlediği, dolayısıyla belli imgelerin ayıklanmasına yol açan içsel bir dürtüye işaret eder. Hiç kimsenin bir şeyi tüm detaylarıyla görmediğini, herkesin duygu ve ilgisinin etkisiyle sadece bir parçayı gördüğünü söyleyen William James, bahsettiğimiz düşünceyi örneklemektedir. İnsanların aynı şeyi farklı şekilde tasvir etmesinin nedeni budur. James bununla ilgili zekice bir örnek verir: Eğer hoşunuza giden yeni bir takım elbise giymişseniz, yolda yürürken iyi giyimli insanlara öylesine dikkat kesilirsiniz ki o sırada bir araba sizi çiğneyebilir.
Sayfa 64 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Çocuk, düzeni bizim hissettiğimiz gibi hissetmez; zengin bir izlenim dünyasına sahip olan bizler artık bu dünyaya karşı kayıtsız hale gelmişken, hiçlikten gelen çocuğun izlenim dünyası henüz bizimki gibi zengin değildir. Çocuk yaptığı her şeye sıfırdan başlar. Bildiği tek şey yaratılış işçiliğidir ve bu işçiliği bize miras bırakır. Alın teriyle zenginleşen bir adamın çocukları gibiyiz. Ne kadar büyük çaba ve emekle bu konuma geldiğimizin bilincinde değiliz. Duygusuz ve nankörüz; her şeye sahip olan bizler toplumdaki yerimiz belli olduğu için üstün olduğumuzu düşünüyoruz.
Sayfa 63 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
Reklam
Kısacası yetişkin kendini çocuğun yaratıcısı bilir ve onun hareketlerini kendisinin çocukla olan ilişkileri açısından iyi ya da kötü diye yargılar. Yetişkin kendini çocuktaki iyi ve kötü ölçüsü, kıstası sanır. Kendini yanılmaz, çocuğa örnek, model olabilecek tek varlık olarak görür. Çocuk o modele göre yoğrulacaktır. Çocuğun yetişkinin yolundan sapması, yetişkinin hemen müdahale edip düzeltmesi gerektiği sanılan bir bela, bir illet, bir kötülüktür. Böyle hareket eden bir yetişkin, istediği kadar çocuğa karşı sevgi, şevk ve esirgemezlik ruhuyla dolu olduğunu sansın, çocuğun öz kişiliğinin GELİŞİMİNİ bilinçsizce baskılamaktadır.
İlk bakışta niteliği anlaşılan hayvansal içgüdülerinden farklı olarak, çocuğun ruhu hemen kendini ele vermeyecek şekilde derinlere gizlenmiştir.
Çocuk, doğduğunda doğal değil, tersine, çok önceden insanlar tarafından alabildiğine değiştirilmiş bir çevreye girer. Bu insanların kendileri için daha kolay bir yaşama tarzı sağlama isteğiyle doğanın zararına kurdukları yabancı bir çevredir.
Yeni doğmuş çocuğa davranışımız, merhametten çok yaratılışın bu mucizesine karşı duyduğumuz saygıyla belirlenmelidir.
Etrafında koşuşan yetişkinlere sorarsanız, çocuğun bilinci yoktur zaten, ne acı, ne de zevk duyar. Onlara bakarsanız, çocuğu nasıl rasgelirse öyle, tabii yere düşürmemek şartıyla, indirip kaldırmada hiçbir sakınca yoktur.
1.210 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.