UZAYLI KOCAKARI
(Ursula K. Le Guin - 1976)
Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
Derken ortalık karıştı, itilip kakılırken kendimi birden Marilyn Monroe ile karşı karşıya buldum, yanında o zamanki eşi Arthur Miller. Karşılaşma bende iz bıraktı. Çok güzel bir kadın, ama sanki korunası bir kedicik. Işık saçar gibi olduğunu hatırlyorum. O pırıltıyı sonradan bazen başka insanlarda da gördüm. Zamanla, bunun varolamamanın pırıltısı olduğunu fark ederek. Aynı pırıltı Cahide Sonku'da vardı. Sahneye çıktığı anda ondan başkasını göremezdiniz. Bir kere İstiklal Caddesi'nde bir araba içinde görmüştüm hayli yakından, ay çarpmasına uğrayarak
Kumlarda yuvarlanan birkaç aşık çiftin, ayakkabıları elinde, yanı başında yürüyen ve boşluğa gülümseyen bu kadını tanımamaları hoşuna gidiyordu. Demek ki Norma Jean’i henüz kimse tanımıyordu.
“ Sen Marilyn misin? Yoksa Norma Jean misin? Yoksa filmdeki Pola mısın? Sen kimsin aslında?” Ruju alıp aynanın üzerine bastıra bastıra, aynaya yansıyan ve kim olduğunu anlayamadığı o kadını silmek ister gibi, kocaman bir çarpı işareti çizdi.