Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.15
" Hayatta başarılı olamadınız mı? Bize gelin, ölümünüzü başaracaksınız!!! (S:17) Evet, dükkanın kağıt torbasının bir yüzünde yazan söz. Bu dükkanda hayatınıza son vermek için ipler, zehirli şekerlemeler, siyanürler, kılıçlar, ağırlıklı beton kalıplar, kullan at tabancaları gibi malzemeler satılıyor.( Çeşitli bol malzemeler)
Gelen müşteriye günaydın yerine,kötü veya nasıl karanlık bir gün; giden müşteriye görüşmek üzere yerine, elveda denir; çünkü bir daha geri gelmeyecektir.
Dükkan sahibi olan aile çocuklarına intihar etmiş, tanınmış insanların isimlerini koymuşlardır. Büyük oğlan Vincent ismini, Vincent Van Gogh'tan; kızları Marilyn ismini Marilyn Monroe'den; küçük oğlanları Alan ismini Alan Turing'den almıştır. Fakat ailede kimsenin intihar etme hakkı yoktur çünkü dükkanın çalışması gerekir!!!!
Burada yaşayanlar mutsuz, karamsar, umutsuz, güzel söz söylemeyen, gülmeyen, güzellikleri göremeyen insanlardır. Alan, o küçük çocuk, hayat dolu, neşeli, gülen, pozitif ve enerjisini çevresine vermeye çalışan birisi. Herkes siyah, Alan ise beyaz.
Karakter analizi yok. Sadece karamsarlıkları anlatılmış. Akıcı, basit anlatımı olan, kolay anlaşılır bir dile sahip. İsmi ne kadar karamsarlığı ifade etsede yazar mizahi bir anlatım kullanarak okuyucuya keyif veren bir kitap yazmış. Fakat tam ters köşe yaptıran bir son kullanmayı ihmal etmemiş.
Değişik ve akıcı bir kitap.
Keyifli okumalar,,,
Aşk Artık Burada Oturmuyor - Nazlı Eray
Aşk Artık Burada Oturmuyor bazı yerlerde hikaye kategorisine alınmış, arka kapağında ise on yedi öyküden oluşan roman olarak sınıflandırılmış bir kitap. Denildiği gibi on yedi birbirine bağlı başlıktan oluşuyor. Konuysa bir ayrılığın anlamlandırılamayışı aslında: Aşk acısı, bir türlü unutamamak bu yüzden alternatif yollarla (fantastik bir biçimde) unutamadığımız insanı geri getirmek. Nazlı Eray için fantastik gerçekçiliğin Türk Edebiyatındaki karşılığı deniliyor zaten bu kitabında da bunu görüyoruz ;sık sık fantastik ögelerle süslenmiş.
Kitap boyunca hayalle gerçek iç içe, bir hocanın evindeyken karşımıza beyaz kürküyle Marilyn Monroe çıkabiliyor aniden, arkadaşımızın evinde küçüklük halimize rastlayabiliyoruz, eski sevgilimiz farklı boyutlarda karşımıza gelebiliyor.
Evde otururken kendimizi bir anda İzmir'de bulabiliyoruz, bir başka evdeyken Rodos'ta ya da bir kapsülden geçip Ankaradayken New York'ta; anıların içinde seyahat ediyoruz kısacası. (Yennefer'ın portallarını hatırlattı.d) Postmodern bir yazar zaten ama yorucu bir anlatıma sahip değil. Akıcı ilerleyen kısa bir kitap.
Çok aşırı beğendim diyemem ortalama bir kitap. Fikir olarak, unutmayı başlatma düğmesi, anıların paylaşılması ve hücre mühendisliği kısımlarını hoştu. Okumak isteyenlerin kafasında güzel bir tablo çizebilmişimdir umarım, iyi okumalar dilerim.<3
M E R H A B A S İ Z E
Yozgat, Hatice ve Herşey Hakkında
Bu bir başlık, bir şiirin başlığı. Duyduğumda dedim ki "kim Yozgat'a şiir yazar ki!". Yozgatlılar, Yozgatlıları sevenler ve Yozgat ile ilgili herkes beni affetsin ama bunu düşündüm. Bir miktar budalalık ile okumaya başladım.
Şairin kendine özgü bir özgürlüğü var. Balkona çıkan bir kadın, Rabbiyle samimiyetini bir miktar ayarlanmamış hali ile konuşması, Benazir Butto'ya yazdığı şiir, yozgat, küçük günahlar tablosu, işlerin içinden serserilik yaparak çıkmaya çalışması. Farklı bir manzarası var zekasının. Seversiniz ya da bu ne küstahlık diyerek kitabı firlatabilirisniz. Ben çok sevdim. Yozgat'a şiir yazacak kadar karizmatik bir yaramazligi olan bu adamı çok sevdim.
Şiirlerinden birinin, az bir kısmını, birazcığını eklemek isterim:)
"Bankalardan ve barbarlardan
Sanayi reformundan ve modern iktisattan
Bütün bu çürümüş bakışlardan bağrına sığınıyorum Ösek desen hayli ölünür seninle
Sana merhaba"
O güzel, çekici, bütün dünyanın hayran olduğu kadın, Marilyn Monroe, yani gerçek adıyla Norma Jeane, ruh hastası bir annenin, sevgisiz, şefkatsiz, örselenerek ve adeta bir yetim gibi büyümüş, acılı bir çocuğudur. Daha gencecik yaşında zorla evlendirilmiş, kumsalda otururken bir gazeteci tarafından keşfedilerek başlamıştır macerası... Mankenlikten figüranlığa, oradan da dünya starlığına uzanan hikayesini heyecanla; annesinde hiçbir zaman tatmin edemediği sevgi açlığını, aşık olduğu erkeklerde arayan ve hep hayal kırıklığı yaşayan, etrafında milyonlarca hayranı olmasına rağmenki yalnızlığını ve çaresizliğini ise üzülerek okudum. Ama nedense şaşırdığımı söyleyemeyeceğim. Marilyn Monroe’nun fotoğraflarına her baktığımda, o dişiliğin altında hep bir çocuksu, bir sevimli yüz görürdüm ben. Meğer geçirdiği, zor, tatmin edemediği ve tam manasıyla yaşayamadığı çocukluk yıllarının izleri varmış gözlerinde. Ve yaşadığı bunca hayal kırıklığına, yalnızlığa ve boşluğa dayanamayarak, biraz da ruh sağlığı yerinde olmayan bir ailenin üyesi olmasının da etkisiyle, girdiği bunalımdan kurtulamayıp, gencecik yaşına intihar etmiştir...
Kafka Okur 57 sayısın da Marilyn Monroe yer vermiş. Marilyn hayatını bu kadar ayrıntılı okumamıştım. Yaşadığı aşklar maddi sıkıntılar alkol ve uyuşturucu bağımlılığı yüzünden birçok kez intihar girişiminde bulunması. Film setinde hamile olduğundan habersiz çocuğunu düşürmesi gibi olayları ayrıntılı bir şekilde okumuş bulunmaktayım. Bu sayıda yine birbirinden güzel deneme, öykü, şiir, incelemeleri bulunmaktadır.
Hayatta başarılı olamadınız mı? Bize gelin, ölümünüzü başaracaksınız!
Olaylar eskiden ibadethane olarak kullanılan bir dükkanda geçiyor. Fakat bu dükkanın diğer dükkanlardan farklı yanı insanlara intihar etmeleri için en kaliteli malzemeleri temin etmek. Bu işi de nesillerdir yapıyorlar! -Sanki kapalıçarşıda bir aile işletmesi gibi-
Baba Mishima, Anne Lucrèce ve üç çocukları intihar dükkanını işletiyorlar.