Evrenin dörtte üçü, gülün kokusunu güzel bulur; oysa bu, onu kötü bulabilecek dörtte birinin yanıldığını doğrulamayacağı gibi, bu kokunun gerçekten de güzel olduğunu kanıtlamaz.
Reklam
Mutluluğun da felaketten daha ayartıcı bir yumuşaklığı olur.Tokluk,tahrikte açlığa eşittir.
Bizi sadece duygusal olarak tatmin olduğumuz yüce haz ilgilendirir. Bir gün bu dedikodularla yıpranmaya başlasak bile, aslında önemli olan tek şeyin kendi yüce mutluluğumuz olduğunu, diğerlerinin ne düşündüklerinin önemli olmadığını, mutsuz olma ihtimalimizin düşünülemez olduğunu unutmamalıyız. Mutluluğumuzu bizden başka biri sağlayamaz. Ayrıca, mutlu da olsak mutsuz da olsak bu sadece bizi ilgilendirir. Bizim özgül düşünce ve davranışlarımız, özgür irademiz nedeniyle tamamen bize aittir. Bu insana verilen bir lütuftur.
Yapılabilecek onca şey varken yapmamak deliliktir, ne istiyorsak yapmalıyız.
İşlenen suçtan pişmanlık duymak yerine tam anlamıyla tatmin olunmalıdır; o halde, sonuçlara karşın acı duymanın ne anlamı var? Böyle bir durumda, kötülükten duyulan pişmanlık kötülük yapılan kişiyi, yapan kişinin kendinden çok sevdiğini gösterir ve böyle bir şey olamayacağı için çekilen acıların anlamsızlığı, ne kadar aptalca olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır, tam tersine kişi kendine duyduğu sevgiden dolayı yaptığı kötülüğün tadına varmalı, zevk almalıdır. Bu nedenle de dünyada pişmanlığın özürü yoktur.
Reklam
İnsanlara yalnız zarar vererek yaşayan bir kimsenin,eninde sonunda onlara verdiği korkuyla bu dünyadan çekip gideceğini biliniz.
Ne kadar duyarlı olursanız, dürtüleriniz o kadar acı verir size...
Suçun mutluluk payı her zaman azdır...
Ben sizin yüksek ruhunuzun aynası olan bu çalışmasında hep yanınızda olacağım...
Reklam
Tanrı herhangi bir dine sahip olmamızı isteseydi ve gerçekten güçlü olsaydı, ya da daha uygun bir deyişle, Tanrı gerçekten varolsaydı, bize emirlerini böylesine garip bir yoldan ulaştırır mıydı? O na nasıl hizmet etmemiz gerektiğini, aşağılık bir haydut aracılığıyla mı gösterirdi? Bana sözünü ettiğiniz bu Tanrı, yüceyse, güçlüyse, adilse, iyiyse, ona hizmet etmenin ve ona saygı göstermenin yollarını bilmeceler ya da öyküler aracılığıyla mı öğretmek isterdi bana? Gezegenlere ve insan kalbine hareket veren bu hükümdar bizi, içimizden birini kullanarak veya bir diğerinin içine yerleşerek eğitemez ya da ikna edemez mi? Günün birinde ateşin çizgilerine, güneşin kalbine, hoşuna giden ve bizim de uymamızı istediği kanunu yazabilir; evrenin bir ucundan diğerine, bunu hem gören, hem okuyan insanlar, boyun eğmemeleri halinde suçlu kabul edilebilirler. Ama isteklerini, Asya’nın ücra bir köşesinde bildirmek; mürit olarak, en düzenbaz, en acaip halkı seçmek; doktrini, anlaşılmasını imkansız kılacak kadar karmaşık sunmak; bilgiyi çok küçük bir zümreye yüklemek; diğerlerini yanlışlara terk etmek ve burada kaldıkları için cezalandırmak... Yo hayır, Thérèse, hayır, hayır, tüm bu saçmalıklar bize kılavuzluk etmek üzere yaratılmamış: Bunlara inanmaktansa bin kez ölürüm daha iyi.
Bu safsatalardan doğan dinler, herhangi bir saygıyı hak edebilir mi? İkiyüzlülük ve aptallığın izlerini taşımayan bir tek din var mıdır Thérèse? Hepsinin içinde ne görüyorum biliyor musun? Mantığı ortadan kaldıran sırlar, doğayı hiçe sayan dogmalar ve alay ve tiksintiden başka bir şey uyandırmayan grotesk törenler.
Sonuç olarak, eğer doğa kendi kendine devinebiliyorsa, bir itici güç neye yarar? Ve eğer itici güç, hareket halindeki madde üzerine etkiyorsa, maddenin kendisi olmaktan nasıl ayrışabilir? Düşüncenin madde üzerine etkisini ve düşüncenin harekete geçirdiği maddenin hareketsizleşmesini kavrayabilir miyiz? Soğukkanlı olun ve bir an düşünün, bu aptal boş hayali üretenlerin ona yüklemeye çalıştıkları komik ve çelişkili nitelikleri inceleyin: Birbirleri içine geçerken nasıl tahrip ettiklerini görün ve bireysel kaygılardan ve toplu yadsımadan doğan bu tanrısal hayaletin, bir an olsun inanmamızı, bir dakika olsun incelememizi hak etmeyen, insanın ruhunu alt üst eden, kalbini sıkıştıran ve mezardan, bir daha dönmemek üzere çıkmamış olması gereken adi bir hayaletten başka bir şey olmadığını anlayın.
"Kötülüğe saparken duyduğun ufak zevk şimdi acıyla yırtılan yüreğine su serpebiliyor mu hiç? Mutluluk yalnız erdemdedir yavrum ve erdeme karşı olanların ileri sürdükleri safsatalar onun zevklerinden tekini bile sağlayamazlar."
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.