"Sen kimsin de olanları sorguluyorsun? İşte buradayız. Yaşam dediğin nedir ki? Kim, neyi, neden, ne zaman yapar? Tüm bildiğimiz burada, yeniden hayatta olduğumuz, soru sormak yok. İkinci bir şans bu."
Savundukları şeylere karşı değildim; ben de düzenden şikayetçiydim. Deniz'in resmine bakıp "Aşkolsun çocuk, aşkolsun" derken benim de gözlerim doluyor, marş söylerken benim de yüreğim kabarıyordu. Ama daha kendi kişilikleriyle sorunları olan, kompleksleriyle başa çıkamayan bu insanların emek, halk, devrim derken süphanekeyi okuyan yedi yaşındaki bir veletten pek farkları kalmıyor, birbirlerinden özeleştiri falan istedikleri o ciddi tartışmalarda "benim babam-senin baban " kavgası yapan çocukları andırıyorlardı. Ne kadar pembe bakmaya çalışırsam çalışayım, ne kadar görmemezlikten gelirsem geleyim onlar masturbasyon yapıyorlardı. Dişe dokunur bir şeyler yapamıyor, daha önemlisi yıkamıyorlardı. En çirkin durum ise onların da paraya tapması, onların da birbirlerini sömürmesiydi.