EDA

"Sonra buraya geldin." dedi kadın. "Sonra buraya geldim." "Ve neyi öğrendin?" "Yürümeyi" dedi adam. "Kendi halkımla yürümeyi öğrendim."
Sayfa 397
Reklam
"Mutlu öykü mü? Öyküler yaşanırken mutlu değildir ki, onlar yalnızca düşünülürken ve anlatılırken mutluluk verir"
Sayfa 120
... çünkü insanlığı insanlık yapan, hep bir son fikriyle yaşamaktır. İnsan hep mükemmeli arar ama sonsuzlukta mükemmel kavramının geçersiz olduğunu bilmez.
Sayfa 99

Reader Follow Recommendations

See All
Çünkü insan, her şeyin bir sonu olduğunu bilir ve zamanı doyasıya yaşamak ister.
Sayfa 98
"Yalnızca ahmaklar her şeye inanır. İnsan, ahmakların en büyüğüdür kızım, çünkü kolayca inandığı şeyden güçlükle vazgeçer."
Sayfa 93
Reklam
Bir kente yeniden gelmek II
Bir kente yeniden gelmek, görmekte olduğun düşü kendi kendine anlatmak gibi değildi, hayır unuttuğun bir düşü hatırlamaya çalışmaya benziyordu daha çok.
Sayfa 147
Br kente yeniden gelmek I
Bir kente yeniden gelmek, gördüğün bir düşü kendi kendine anlatmaya benziyordu. Hem de ertesi gün değil, hemen anında, düşü görmekte olduğun sırada anlatmak, uykunun derinliklerinde bir bilince vararak her anı, yitirmemek için, yinelemek...
Sayfa 139
Bir kitabı güzel kılan, diyor sahaf, ondaki duygunun başka hiçbir kitaptan elde edilememesidir.
Sayfa 25
İnsan aşklarının külüdür ve gerçekten insan ise o külden hep doğar, yeniden yeniden doğar.
Sayfa 82
"Hayal, düşüncesizlik, yalnızlık özlemi, şimdiki zamanı küçümseyiş ve yoğun bir gelecek tutkusu; bunlardan başka bir şey değil yaşamım"
Sayfa 178
Reklam
Fransızca kökenli Serendipity, "bir güzelliği ararken diğerine ulaşmak" anlamına gelirken...
Sayfa 176
Bilmediğim ne çok şey vardı. İnsan kendi baktığı yerden gördüğünü tüm dünya sanıyordu belki de. Oysa hayat çok geniş imkanlarla doluydu.
Sayfa 225
Bu günlerde en zor şey insanların dikkatini çekmek. Sizce de öyle değil mi? Neden? Her şey ilginç çünkü. Her şey ilginçse aynı zamanda her şey sıkıcı demektir.
Sayfa 187
İnsanlar zamana direnmek için hayatlarının zirvesindeyken edindikleri alışkanlıkları sürdürürler.
Sayfa 33
En incitici olanı da: kimse artık ona bilge demiyordu. Sadece diyorlardı ki: "Şu yemeyen, içmeyen, kimseyle görüşmeyen, kimseye ne ekmek ne tuz vermeyen, kendi sefil hayatından başka bir şey düşünmeyen mankafadan söz edildiğini duydunuz mu hiç?" Çokları da ona aptal ve ucube diyor ve suyun nasıl olup da böyle tiplere tahammül ettiğine şaşıyorlardı.
Sayfa 31
159 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.