Çağımızda benliğin anlam sağlayıcı kaynakları bir bir kuruyor. Hayatın anlamını devşirmek için işimize, banka hesaplarımıza, evimize, evimizin önündeki arabaya döndürüyoruz yüzümüzü. Maddi imkanlarımızın çokluğu, bize, bu hayatı doğru ve mutlu bir biçimde yaşadığımız yanılsamasını veriyor. Oysa hepimiz içimizde yaşanmadan bekleyen bir hayatın suçunu duyuyoruz.
Rabbinin sevmediği ve razı olmadığı şeylerden vazgeç. Böylece belki, O da senden razı olur. Aklınla O'na sığın ve günahlarını bağışlamasını dile ki, seni affetsin. Korkusundan ağla ki, sana merhamet edip kusurlarını bağışlasın. Hiç şüphesiz tehlike büyük, bedenin zayıf ve ölüm ise sana çok yakındır.
İmam Gazali: "Ömrün bitmiş, fakat sen yalvarmış yakarmışsın, sana bir gün daha verilmiş; işte şimdi öyle bir günde bulunuyorsun, öyle bir günde ne yapacaksan, her gün aynı gayretle o işe sarıl, öyle çalış, öyle ibadet et, öyle yaşa."
Füzelerle paramparça olarak ölüyorlar
Sis bombalarıyla ciğerleri yırtılarak ölüyorlar
Bombaların yıktığı göçükler altında kalarak ölüyorlar
Kurşunlara dizilerek ölüyorlar
Diri diri toprağa gömülerek ölüyorlar
Anestezisiz yapılan ameliyatlar da acıdan ölüyorlar
Küçücük bedenlerde korkudan ölüyorlar
Şimdi de açlıktan ve susuzluktan ölüyorlar
Gazze açlıktan ölüyor,
İnsanlık vicdansızlıktan!
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?
16. yüzyılda bazı cahil insanlar, bilimsel gelişmelerin Tanrıya olan inancı zayıflattığını düşünüp bu gelişmelere karşı çıkmıştı. Bugün ise aynı insanlar Tanrıya olan inancın bilimsel gelişmeler sonrası gereksiz olduğunu düşünerek yaratıcıya karşı çıkıyorlar. Bu ikisi, ne ikonik bir durum!
İnsan zekası sonuç itibariyle varlığını ya aklı olmayan bir maddeye ya da bir yaratıcıya borçludur. Bazı insanların ikinci yerine birinci varsayımı tercih etme sebeplerinin zekaları olduğunu ileri sürmeleri epey gülünç doğrusu.