seni bir gün en yakının ele verirse eğer,
öğren susmasını ve ağlamamasını.
bir kavanozun içinde mavi bir gül
yetiştir her gün daha çok yaşayan.
bir masalın ağzını kapat ve yat
geniş odalarda. bir oksijen çadırında.
Şimdi bir derin mavide akşam oluyor
Gök mavi deniz mavi
Mor dağlar yeşil ağaçlar mavi
Bozuk düzen mavi gecelerden sesleniyorum sana Ne opera aryaları
Ne beşinci senfonisi Beethoven'in
Bir yalnızlık marşıdır çalmıyor uzakta Gün ışığı arkamızda kaldı bak Tanyerinde unuttuk gözlerimizi
Gel artık
Hayata yeniden başlayalım
Gel artık
Bu mavilerde kimseler görmez bizi
Şimdi bir derin mavide akşam oluyor
Gök mavi deniz mavi
Mor dağlar yeşil ağaçlar mavi
Bozuk düzen mavi gecelerden sesleniyorum sana
Ne opera aryaları
Ne beşinci senfonisi Beethoven’ın
Bir yalnızlık marşıdır çalınıyor uzakta
Gün ışığı arkamızda kaldı bak
Tanyerinde unuttuk gözlerimizi
Gel artık
Hayata yeniden başlayalım
Gel artık
Bu mavilerde kimseler görmez bizi
Bu mavi gök size bir gün acır, diyen sanatçıya inanmak biraz zor! Bu mavi gök, bugüne kadar kimseye acımadı, İsa'sına bile. Hem halkın acınacak nesi var ki, hele emeğiyle uygarlıklar kurmuş halka acınır mı hiç! Uyansın da kendi sırtından gökdelenler kuranlardan alsın hakkını.
Tan yeri pırıl pırıl parlar, önce dağların dorukları altın yaldızlar içinde kalır, sonra bozkırın hafif rüzgarı koyu mavi bir dalga gibi yüzümüze çarpardı. O yazın şafakları aslında bizim aşkımızdı. Her gün pırıl pırıl yeniden doğan aşkımızın şafakları. Birlikte yürürken gözümüzde dünya değişirdi ve biz bir masal âleminde yüzerdik.
Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su... Sızar iğne ucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan... dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla nem, bir avuç ıslaklık...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de... Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün kalıplarından. Beni duy ve anla.
Yağmur dindi Ömür hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi yine. Doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. Umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa?
Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan. Delilik mi dedin? Kim bilir...Belki de yerde sürünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? Kim ne diyebilir ki?
İçinde yaşadığınız dünyayı bildiğinizi zannedersiniz. Onu hissedebiliyorsanız, ona dokunabiliyor, kokusunu ve tadını alabiliyorsanız biliyor olmanız da gerekir. Kendi kendinize, gökyüzünün mavi olduğuna ilişkin basit bir gerçeğin üstüne hayatınız pahasına bahse girebileceğinizi söylersiniz. Sonra bir gün biri çıkagelir ve kendinden çok emin tavırla yanıldığınızı söyler. "Mavi," diye diretirsiniz, "Okyanus gibi mavi. Balina gibi mavi. Kızımın gözleri gibi mavi." Ama o kişi başını iki yana sallar ve diğer herkes de ona destek olur. "Zavallı kızcağız," derler, "Bütün bunlar -okyanus, balina, kızın gözleri- hepsi yeşil. Karıştırmışsın. Baştan beri yanlış biliyormuşsun."
Şimdi bir derin mavide akşam oluyor
Gök mavi deniz mavi
Mor dağlar yeşil ağaçlar mavi
Bozuk düzen mavi gecelerden sesleniyorum sana
Ne opera aryaları
Ne beşinci senfonisi Beethoven'ın
Bir yalnızlık marşıdır çalınıyor uzakta
Gün ışığı arkamızda kaldı bak
Tanyerinde unuttuk gözlerimizi
Gel artık
Hayata yeniden başlayalım
Gel artık
Bu mavilerde kimseler görmez bizi
Korku ve kan daha her şeyin sonu değildir. Bir şey, tek bir şey tüm yıkıma karşı ayakta kalır: insanın insanla karşılaşması...gün oldu, bir yabancının bakışlarıyla, bize göz kırpışıyla uçurumun kenarından döndük.
Öğretmen ayakta duruyor, gösterme sopasının ucunu haritada görünmeyen bir noktada tutuyordu. Öğrencilerin hiçbiri bakmadı o noktaya. Oysa oradan bir makineli tüfek daha ateş açmış, onu biçmiş, yamaçtan aşağı ağır ağır yuvarlamıştı. Öğretmenin akan kanı, mavi-yeşil-kahverengi haritanın üzerine yayılıyordu. Hiçbiri görmüyordu bunu.