Oturdum ve mum ışığının güzel cilvesine gözlerimi diktim. Benimle adeta binlerce söz konuşan mavi renkli ateş yayılımına baktım; hızla eriyordu, ağlıyordu, karşımda yok oluyordu. Hiçbir şey söylemiyordu; ama adeta sürekli konuşuyordu.
TAŞIN ÇİÇEKLENMESİ
Yalnızlık ağaçlardan kuşlardan gelmiyor
Otlar böceklerle, bahçeler bulutlarla
Dört mevsimin masalını söylüyor
Sular kederlenmiyor kimsesiz akıyorum diye Balıklar denizin yedi renkli turnası
Toprağın taşa borcu yok, gülün bülbüle nispeti Kediler sokaklarda birer güneş salkımı
İğde kokuları, erik şıraları, ceviz boyaları...
Ey gövdesini aklının çarmıhında unutanlar
Yalnızlık bizden yayılıyor dünyaya
Ağzımızda kan pıhtısı arzular
Topuklarımızda uzakların kararan çanı
Duvarlara gömüyoruz var oluş ayetimizi.
Parmaklarının kandilleriydi
Sabah diye boşluğa saldığım rüya
Boncuklu cümlem
Güzel söz yetmiyor taşın çiçeklenmesine
Başlıyor başkalarının zamanı
Alnımda gökyüzü hecesi bir kırık mavi
Kapatıyorum bütün pencerelerimi.‽
Doğa açısından insanın tek önemi türünü devam ettirmesi
Joseph Campbell Bu yüzden çocuğu olduktan sonra bir insan doğa bakımından ölü sayılır diyor ne acı değil mi
.
Dostluğun insancılığın sanatın ve bilimin kalıcı değer ölçülerini vurguluyor bunca tedirginlik ve kıvranma içinde huzur bulabilmeni tek yolu bu ölçekte düşünebilmek
.
Sürüden ayrılan
‘On ikiden sonra yiyip içme su bile tüketme diyor doktor.
Yarın sabah yedide burada ol. Dokuzda ameliyatın var !‘
Bu ikinci ameliyatım. Artık ola ola alıştım
Öncekinde ölümden çok korkardım da
Şimdi yok olmaktan o kadar da çok korkmuyorum
Kaybolacağım için kendimi sadece bir garip hissediyorum
Boşlukta bir süre salındıktan sonra ahiretteki
Ahhh benim en uzak gurbeti gösteren sılam
kendimi bulduğum her yerde ,kayıp bir evreni ararken kullandığım pusulam
sen yerini bilirsin ;git ve bana güldüğümüz bir memleket getir !
bana ,ikinci kişiye giden tek kişilik bir yolculuk getir,
Getir bana ,belki biraz beyaz belki biraz mavi bulutların oynaştığı,
henuz kimsenin gözlerinin değmedigi
Yalnızlığı bir dener misiniz? Durun durun, ürkmeyin ne olur! Bu kadar korkunç değil ki yalnızlık...Tam tersine yalnızlık kuvvettir. Güvendir yalnızlık. Yalnızlık bir yıkılmaz anıttır. Ümit köprüleri birer birer atıldığında, güvenilen yüce dağlara kar yağdığında, kara bulutlar çöktüğünde, bir bozkır meyvesi olur yalnızlık. Yunus'un alıçları gibi tatlanır. Bir bilinmez yerden damarlara taze kan yürür. Tanrı gökten ne indirmişse, ne buyurmuşsa, hepsi gelip bileklere, parmaklara toplanır. Yalnızlığı tadan hiç kimseyi tanımaz mısınız? Yalnızlığın o sırlı gücünü ustaca kullananlara rastlamadınız mı? Ve yalnızlığın ateşli atları üstünde mesafelere meydan okuyan yalnız orduların zaferlerini duymadınız mı?
Bu Hancı Hasan yaşlı.
Karısı ondan yaşlı.
Belki de gençtir ama; zavallı o kadar çile çekmiş, dert, iş, yalnızlık, hastalık görmüş ki, neredeyse beli bükülmüş. Sağa sola bakacak, hele ki etrafı silip temizleyecek hali kalmamış.