Bir günde bitireceğimi düşünmeden oturduğum koltuktan şimdi bitirmiş olarak bu incelemeyi yazacağım.
Kitabın akıcılığını yukarıdaki cümlemden anlayabilirsiniz :). Olay sizi öyle bir içine alıyor ki sayfaları çevirdikçe çeviriyorsunuz ve bir bakmışsınız Talat ve Fitnat' ın aşkını okurken bitmiş. Kimine göre kavuşamadılar ama bana göre onlar çok güzel kavuştu.
Fitnat'ın annesi yani Ali Bey' in eşinin annesinden dolayı böyle bir son oldu belki de kim bilir. Eğer o kadın inat etmeyip o mektupta yazan şeyi doğru bir şekilde kızına söyleseydi ne Fitnat annesiz kalacaktı ne de Ali Bey aşksız kalacaktı
Belki de Fitnat ve Talat ' ın aşkı daha farklı sonlanacaktı.
İncelememe kitaptan bir alıntıyla sonlandırayım:
"Çünkü; aşk bir doğal durumdur ki âdemoğullarının her bir kısmında, yani erkeğinde dişisinde, ufağında büyüğünde, çocuğunda ilk gencinde, gencinse yaşlısında, fakirinde zengininde, akıllısında ahmağında, bilgininde cahilinde, kentlisinde göçerinde ortaya çıkar. Herkesin gönlü aşk ile yoğrulmuştur."
"Ah çaresiz kadınlar neler çekerlermiş! Biz erkekler onları kukla yerine kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine engel oluruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek, hiç tanımadığı bir başka erkeğe rast gelse yüzüne bakmaz , söz söylemez ancak tanımadığı ve hiç başka defa görmediği bir kadına rast geldiği gibi, gülerek yüzüne bakmaya ve söz söylemeye başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek oluyor ki biz, kadınları insan sırasına koymayız. Kendimizi eğlendirmek için onların ruhunu sıkarız."
Kitap Viktor E. Frankl adlı psikiyatristin İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi kampında bulunmasıyla ve yaşadıklarını anlattığı bir otobiyografisiyle başlıyor. Ve bu şeyleri yaşarken insanın anlam arayışı nedir? Nerededir? Nasıl bulunur gibi sorulara da cevap veriyor bence.
İkinci kısmında ise "Logoterapi" kavramını açıklayarak o kısımla ilgili düşüncelerini söyler. Kitabın bilgi kısmı daha çok bu kısımdadır.
Neden daha önce fark edip de okumadım diye düşündüğüm bir kitaptı benim için ve birçok şey kattığını düşünüyorum bana. İncelemimi kitaptan bir alıntıyla sonlandırayım.
"Yaşamak acı çekmektir; yaşamı sürdürmek, çekilen bu acıda bir anlam bulmaktadır. Eğer yaşamda bir amaç varsa, acıda ve ölümde de bir amaç olmalıdır. Ama hiç kimse bir başkasına bu amacın ne olduğunu söyleyemez. Herkes bunu kendi başına bulmak ve bulduğu yanıtın öngördüğü sorumluluğu üstlenmek zorundadır."